1 Yöresel lezzetler için çiftçinin üretim motivasyonu hakkında neler söylersiniz?
• Tarımın sürdürülebilirliği için yerel dinamiklarin rolü, tarladan çatala uzanan gıdanın yolculuğunda çiftçinin üretttiği ürünlerin sofralara ulaşması, yöresel lezzetlere dönüşmesi ve bu şekilde gastronomi ve turizm arasındaki güçlü bağın artmasi her şekilde çiftçinin üretime devam etmesi için güçlü bir motivasyondur.
2 Festivale katılımınızda sizin için önem arz eden başlıklar nelerdi?
• Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü FAO olarak, tarım-gıda sistemi, açlık ve yetersiz beslenme konusunda nerede durduğumuzu ve iklim krizinin etkilerini bu organizasyonda konuşmuş ve tekrar tarımın önemine dikkat çekmiş olduk. Hepinizin sıkça tanık olduğu gibi iklim aşırılıkları, her zamankinden daha şiddetli olan küresel gıda güvenliği sorunları, tarım-gıda sistemini acil bir dönüşüme çağırıyor. Dünyada açlık ve yoksulluğu yenmek için kapsamlı çözümler üretmemiz gereken kritik bir kavşaktayız.
• Tarım, gıda ve beslenme alanlarında giderek keskinleşen çelişkiler sizce nelerdir?
Bir yanda yaklaşık 800 milyon insan açlıkla mücadele ediyor, diğer yanda kötü beslenme yüzünden milyonlarca insan obeziteden muzdarip. Dünyadaki gıdanın üçte birini üreten küçük ölçekli çiftçiler, yoksulluktan en fazla etkilenen gruplar arasında. İklim değişikliğinden en fazla etkilenen sektörlerin başında tarım ve gıda sektörü geliyor. Ama aynı zamanda tarım-gıda sistemi iklim değişikliğine neden olan başlıca faktörler arasında. Örneğin, küresel sera gazı salınımının %10’u tüketilmeyen gıdalardan kaynaklanıyor. Bir yanda büyük miktarlarda gıda kaybı ve israfı yaşanırken, diğer yanda pek çok insan gıda bankalarına ve acil gıda yardımına ihtiyaç duyuyor.
• Aralık 2019’da ortaya çıkan Covid-19, bize ne gösterdi?
Tarım ve gıda sistemlerimizin ne kadar kırılgan olduğunu, bu nedenle acil ve esaslı bir dönüşüme ihtiyacımız olduğunu gösterdi; Doğal kaynaklarımızı kullanma biçimlerimizin sürdürülebilir olmadığını ortaya koydu;
Daha iyi bir yaşama kavuşmak için her düzeyde işbirliği yapmamız gerektiğinin altını çizdi.
• Çelişkileri ortaya çıkaran ve derinleştiren mevcut tarım-gıda sistemimize odaklanmadan önce soralım: Tarım-gıda sistemi nedir?
Tarım-gıda sistemi, gıdanın çiftlikten soframıza gelişinin hikâyesidir. Çiftliken çatala uzanan bir süreçtir. Bu sistem tarım ürünlerinin yetiştirilmesini, hasadını, işlenmesini, paketlenmesini, taşınmasını, dağıtılmasını, ticaretini, satın alınmasını, hazırlanmasını, tüketilmesini ve atılmasını kapsıyor. Sistem ayrıca, geçim kaynaklarını oluşturan gıda dışı ürünleri kapsadığı gibi gıda ve tarımsal ürünlere ulaşmamızda rol oynayan insanları, faaliyetleri, yatırımları ve tercihleri de içeriyor. Tarım-gıda sistemleri küresel çapta 1 milyar kişiye de istihdam sağlıyor.
• Günümüzdeki tarım-gıda sisteminin önümüze koyduğu bilançoya bir göz atalım:
Gıda üretim sistemimiz kabul edilemez düzeyde yüksek maliyetli. Bu sistem derin eşitsizliklere ve adaletsizliklere yol açıyor. Bu eşitsizlikler, kadınlar ve erkekler arasında daha belirgin. Doğal yaşam kaynaklarını bozuyor ve talan ediyor, türlerin yok oluşuna neden oluyor. Kaynaklar kayba uğruyor ve israf ediliyor. Bozulan ekosistem üretkenliği azaltıyor ve temel gıda maddelerinin besin bileşimini değiştiriyor. Bugün 2 milyarı aşkın insan güvenilir, besleyici ve yeterli gıdaya düzenli erişim sağlayamıyor.
3 milyar insanın, başka bir ifadeyle dünya nüfusunun %40’ının sağlıklı beslenmeye ekonomik açıdan gücü yetmiyor.
Kötü beslenme ve hareketsiz yaşam tarzları nedeniyle yaklaşık 2 milyar insan obez. Buna bağlı sağlık harcamaları 2030 yılında 1,3 trilyon doları geçebilir.
Mevcut tarım-gıda sistemleri, dünyadaki insan kaynaklı sera gazı salınımının %33’ünün fazlasından sorumlu.
Dünyadaki gıdaların %14’ü yetersiz hasat, işleme, saklama ve taşıma nedeniyle kayboluyor. %17’si de tüketici düzeyinde israf ediliyor.
Asıl kritik soru da burada geliyor. Bugün bile 7,5 milyarlık dünya nüfusunu sağlıklı ve dengeli beslemekten uzak olan bu sistem, 2050‘de 10 milyara ulaşması beklenen nüfusu nasıl besleyecek?
• Mevcut tarım-gıda sisteminde kadının rolünü nasıl tanımlarsınız?
Aslında, Tarım ve Gıda sektörünün görünmeyen gizli kahramanıdır kadın. FAO raporlarına göre, bölgeler arasında oranlar değişse de, dünyada bu sektördeki istihdamın yüzde 45’ini kadınlar oluşturuyor. İstihdam istatistiklerine girmeyen mevsimlik tarım işçilerinin de en az yüzde 60’ı yine kadınlardan oluşuyor. İstihdamın neredeyse yarısını oluşturan kadınlar gelirde ise erkeklerin oldukça gerisinde kalıyor.
FAO’nun raporları gıda güvensizliğinin küresel ölçekte ve dünyanın bütün bölgelerinde kadınlar arasında daha yaygın olduğunu ortaya koyuyor.
COVID-19 pandemisi toplumsal cinsiyet eşitsizliğini daha da derinleştirdi.
COVID-19 pandemisi, kadınların üretim ve gelir elde etme kapasitelerini erkeklere oranla daha fazla etkiledi. Pandemi sırasında kadınların ekonomik fırsatlara ve besleyici gıdalara erişimleri azalırken, iş yükleri arttı.
• Tarım-gıda sisteminde kadını desteklemek
Tarım ve gıda sektöründe kadınları güçlendirmek için yapılacaklar sadece kadınları ekonomik olarak desteklemekle kalmamalı, aynı zamanda onların gıda sistemlerinde karar verici roller üstlenmesini de desteklemelidir. Kadınların karar verici konumlarda olması, cinsiyet eşitsizliğini geriletmenin yanı sıra gıda sistemlerinin dönüşümüne de katkı yapacaktır. Giderek artan sayıda araştırma, kadınların güçlendirilmesinin çocuklarının beslenmelerini de iyileştirdiğini ortaya koyuyor. FAO Türkiye ve FAO SEC Ofisi bünyesinde yürütülen bütün projelerin hedeflerinden birisi de kadın ve gençlerin istihdamını artırmak.
• Tarım-gıda sistemi kavramını biraz daha derinleştirelim ve soralım: Bugün sürdürülebilir ve adil bir tarım-gıda sistemine sahip miyiz? Şimdiye kadar paylaştığım çelişkiler ve bilançoya bakılırsa bu soruya olumlu yanıt vermemiz imkansız. Tarım-gıda sistemlerimizi sürdürülebilir olarak nitelendirmek için neler gerekli?
o Herkesin yeterli, besleyici ve güvenilir gıdanın erişebilmesi,
o Kimsenin açlık ve yetersiz beslenmeyle karşı karşıya kalmaması,
o Gıdaların semt pazarlarında veya gıda depolarında saklanması ve daha az israf edilmesi,
o Gıda tedarik zincirinin olumsuz hava koşullarına, fiyat artışlarına veya salgınlara, çevresel bozulmalara ya da iklim değişikliği gibi şoklara karşı daha dayanıklı olması.
• Önümüzdeki gerçekle yüzleşmeliyiz: Tarım-gıda sistemlerimiz dünya nüfusunu beslemeye yetmediği gibi iklim değişikliği üzerinde de olumsuz etkiler yapıyor?
Bu gerçeğin farkında olan Birleşmiş Milletler, Genel Sekreter’in çağrısıyla 23 Eylül’de New York’ta Gıda Sistemleri Zirvesi düzenledi. Zirvede, dünya genelindeki gıda üretim ve tüketim biçimlerine yönelik köklü değişim için bir yol haritası çizildi ve öncelikler belirlendi.
Bu bir “halk” zirvesiydi; bir “çözümler” zirvesiydi; bir “eylemler” zirvesiydi.
• Daha iyi üretim, daha iyi beslenme, daha iyi bir çevre ve daha iyi bir yaşam için hangi adımları atmalıyız?
o Dünya genelindeki gıda üretim sistemini ve tüketim kalıplarını acil olarak dönüştürmeliyiz.
o Tedarik zincirlerini daha sürdürülebilir, dayanıklı ve kapsayıcı hale getirmeliyiz.
o Ekosistemlerimizi onarmalıyız.
o Biyoçeşitliliği gözeten tarımsal uygulamaları benimsemeliyiz.
o Kadınların ve gençlerin gıda sistemlerinin dönüşümündeki öncü rolünü dikkate almalıyız.
o Gelişmiş ülkelerde gıda israfını azaltmalıyız. Gelişmekte olan ülkelerde ise gıda kaybının önlenmesi için daha gelişmiş saklama sistemleri, altyapı ve arz-talep dengesini sağlayacak teknolojileri kullanıma sokmalıyız.
o Besleyici ve güvenilir gıdaların fiyatlarını düşürecek politikalar geliştirmeliyiz.
o Dünya nüfusunun yarısından fazlasının yaşadığı ve gıda arzının %70’inin tüketildiği şehirleri sürdürülebilir kalkınmada odak noktası yapmalıyız. Bunu yaperken, kentsel ve kırsal alanlar arasındaki kopuklukları yok etmeliyiz.
o Küçük ölçekli çiftçilere özel önem vererek, geçim kaynaklarını güçlendirmelerini ve bilgiye ulaşmalarını sağlamalıyız.
o Özel sektörü daha besleyici ve sürdürülebilir gıdalar üretmeye teşvik etmeliyiz.
o Tarım-gıda sisteminin herhangi bir aşamasında faaliyet gösteren özel şirketlerin sorumlu iş ahlakı yönergelerine uymalarını sağlamalıyız.
o Dijitalleşme ve teknoloji kullanımına odaklanan yenilikçi çalışmalarla gıda değer zincirinin bütün aşamalarını daha güçlü ve dayanıklı kılmalıyız.
o Bütün bu adımları yerel, bölgesel ve küresel düzeylerde kollektif olarak atmalıyız.
• Tarım-gıda sistemlerinin dönüşümünde bir aktör: Tüketici
Tüketiciler, tarım-gıda sistemine doğrudan etki edebilecek, onu şekillendirebilecek ve dolayısıyla bu sistemin dönüşümüne liderlik edebilecek bir güce sahipler.
Gıdaları seçen, hazırlayan, pişiren, saklayan ve atanlar kimler? Tüketiciler. Bizler, gıda tüketim alışkanlıklarımızı çevreye ve topluma karşı duyarlı ürünleri tercih ederek değiştirdiğimizde özel şirketlerden devletlere kadar uzanan bir alanda etki yaratabiliriz. Onları gelişmiş tarım yöntemleri ve sürdürülebilir beslenme için daha kapsamlı yatırımlar yapmaya teşvik edebiliriz. Daha da somutlaştırırsak: Yerelde ve mevsiminde yetiştirilen gıdaları tüketerek, gıda israfını azaltarak, gereksiz paketlenmiş gıdaları satın almayı reddederek ve gıda okuryazarlığı konusunda bilgilenerek sisteme müdahale etmeye başlayabiliriz.
Tarım-gıda sistemlerinin dönüşümünde öncü rol oynayan FAO, sadece tarım ve gıdaya odaklanmıyor. Aynı zamanda, tarım-gıda sisteminin daha adil ve kapsayıcı olması için gerekli sosyal sorunlara da eğiliyor ve tarım sistemini olabildiğince
çeşitlendirmek için çaba harcıyor. Bu yaklaşımın adına agroekoloji diyoruz.