Gıda ve içecek sanayi, sanayi sektörü imalat sanayi grubunda yer almakta ve Türkiye GSYİH’da önemli bir yeri bulunmaktadır. Toplumun beslenmesi gibi temel işlevi yanında, milli gelir içinde üretim, istihdam tarım ürünlerine sağladığı katma değer ve dış ticarette net ihracatçı yapısı ile ülkemize sağladığı döviz gelirleriyle önemli bir paya sahiptir.
2021 yılında Covid-19 salgının ortaya çıkardığı ağır sağlık ve ekonomik sorunların yanında iklim değişikliğinin hızlandırdığı yaşadığımız aşırı yağışlar, seller, dolu, kuraklık gibi olumsuzluklara rağmen temel işlevi kaliteli ve güvenli gıda üretim başarısını ortaya koymuş, tüm dünyanın yaşadığı gıda tedariki sorununu ülkemize hissettirmemiştir.
Covid-19 salgının ardından 2022 yılı için sektör, yeni normale uyum sağlamış, dış ticaret performansını artırmaya yönelerek hazırlıklarını tamamlarken 24 Şubat 2022’de Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile bambaşka sorunlarla yüz yüze kalmıştır.
Yeni sürecin başat sorunları; gıda tedariği ve buna bağlı yükselen hammadde fiyatlarıyla, petrol ve doğalgaz fiyatlarındaki artışlar olarak özetlenebilir.
Gıda sanayini değerlendirmek için tedarik sürecinin ilk halkası tarım sektöründen başlamak gerekir. Tarım girdileri; tohum, gübre, kimyasallar, mazot, yem vb. tamamına yakını ithalat yolu ile karşılanmaktadır. Bir yandan bu girdilerin dünya pazarlarındaki fiyat artışları diğer yandan döviz kurlarındaki artış ithal girdi fiyatlarını önemli ölçüde artırmıştır.
İç pazardan karşılanan; elektrik, işgücü, lojistik, hammadde ve ambalaj malzemelerindeki yaşanan enflasyon nedeniyle takip etmekte zorlanılan fiyat artışları maliyetlerde önemli artışlara yol açmıştır. İşlenmiş gıda ürünlerindeki üretici fiyat endeksinin 100’ün üzerinde seyretmesi tüketicilerden önce gıda sanayi yöneticilerini kara kara düşündürmektedir. Bir çok ürünün maliyeti yurt dışında rekabetçi olma özelliğini kaybetmiştir. Yurt içinde ise cirolardaki sanal artışlar, yüksek oranda ödenen vergiler işletme sermayelerinin erimesine yol açmıştır. Firmaların yatırım ve işletme sermaye artırma ihtiyaçlarından kaynaklanan finansman maliyetlerinin de giderek ağırlaştığını belirtmeliyiz.
Kaynağı küresel veya yerel olsun gıda ürünlerinin fiyatlarının giderek artması nedeniyle ulaşılması zor hale gelmesi önemli ölçüde dar ve sabit gelirli vatandaşlarımızı zorlamaktadır. Satınalma gücünde yaşanan erezyon, yeterli ve besleyici gıdaya erişimi güçleştirmektedir. Özel market markalarını tercih, ucuzluktan toptan alım, indirim kampanyalarını takip ederek fırsat bulunca alım yaygın alışveriş yöntemleri oldu. Yüksek enflasyon ve yaşanan ekonomik koşulların en önemli etkisi tüketicilerin fiyatlardan emin olmama durumu olarak ortaya çıkıyor. 2021 yılında seçilmiş gıda ürünlerinden oluşturulan alışveriş sepetinin harcamaları 99 lira tutarken Kasım 2022’de aynı sepet aynı ürünlerle tam 200 liraya doldurulabiliyor.
Sektör adına 2023 yılı için olabildiğince iyimser olmaya çalışmama karşın belirsizliklerin daha da artacağını gözlemliyorum. Öncelikle küresel ekonominin büyümesinin %1.2’ye gerileyeceği ile DTÖ (Dünya Ticaret Örgütü)’ nün küresel ticaretteki büyümenin yavaşlamasının muhtemel olduğu tespitlerinin dış ticaretimiz bakımından önemli kayıplara açık olduğunun altını çizmek gerekiyor. İthal girdilerdeki fiyat artışları, enerji maliyetindeki yükselişler, ihracatta azalan rekabet gücü öne çıkan sorunlar.
Yurt içindeki duruma baktığımıza; küresel sorunların getirdiği maliyet enflasyonu, mevcut enflasyonumuzun getirdiği ilave olumsuzluklar ve Haziran 2023’de yapılması öngörülen genel seçimler nedeniyle 2023’ün ilk yarıyılının seçim ekonomisine terk edilmesi. Genel seçimler sonrası izlenecek ekonomik program sektörün yol haritasını yeniden belirleyecektir.
Tüm belirsizliklere karşın turizmdeki olumlu gelişmeler, bir önceki yıl aylık %15-20 oranında artış kaydeden gıda ürünleri ihracatının devam etmesi 2023 yılı için ümit var olduğunuz kilometre taşlarımız.
Cumhuriyetimizin 100’ncü yılını kutlayacağımız 2023 yılının sağlık, huzur ve mutluluk getirmesini dilerim.
Necdet BUZBAŞ
TOBB Gıda Meclisi Başkanı