Ülkemiz süt ve süt ürünleri sektörünü kısaca değerlendirecek olursak; Türkiye 23 milyon tonun üzerindeki çiğ süt üretimiyle dünyanın en büyük 8., Avrupa’nın ise en büyük 3. süt üreticisi konumunda yer alıyor. Dünya ligindeki bu sıralamamızı uzun yıllardır muhafaza ediyoruz. Ülke olarak sahip olduğumuz sığır varlığımız son 10 yılda %44 oranında artarken sağılan inek sayımız ise aynı dönemde yaklaşık %60 oranında arttı. Hayvan sayımıza paralel olarak toplam süt üretimimizi yine son 10 yılda %68 oranında artırdık. Benzer artış oranlarını süt sanayimizin üretmiş olduğu süt ürünlerinde de görüyoruz.
Öte yandan dünya toplam süt üretimi resmi rakamlara göre 2000 yılında 580 milyon ton iken bu rakam bugün 920 milyon tonun üzerindedir. Dünya süt üretimi son 10 yılda %21 artarken son 30 yılda %60’ın üzerinde artmıştır. FAO tahminlerine göre 2030 yılı itibariyle süt üretiminin 1 milyar tonun üzerine çıkması beklenmektedir. Öte yandan dünyada uluslararası ticarete konu olan süt ve süt ürünleri miktarı 2011 yılında 58 milyon ton süt eşdeğeri iken 2021 yılında 2011 yılına kıyasla %60 oranında artarak 93 milyon ton süt eşdeğerine ulaşmıştır.
Süt, dün olduğu gibi bugün de hem gıda sektöründe stratejik öneme sahip olmuş hem de kırsal kalkınmada kilit rol üstlenmiştir.
Sektörümüz bugün hayvan sayısında, süt üretim miktarında, ürün çeşitliliği konusunda ve dış ticaret boyutuyla oldukça iyi bir konumda olduğunu söyleyebiliriz. Avrupa’nın üçüncü en büyük süt üreticisi olmamızın yanında yine Avrupa’da sığır varlığında, koyun varlığında ve koyun sütü üretiminde de ilk sırada yer alıyoruz. Ülke olarak ürettiğimiz 200’ü aşkın peynir çeşidimiz var. AB’ ye ihracat onayına sahip 37 işletmemiz ile Avrupa Birliği dahil dünyanın pek çok ülkesine ürünlerimizi ihraç ediyoruz. Ancak hala gidecek yolumuz var. Biz büyük bir üreticiyiz ancak özellikle sütü yeteri kadar tüketen bir millet değiliz. Bugün gelişmiş ülkelere baktığımızda kişi başı içme sütü tüketimi 80 litrenin üzerindeyken ülkemizde kişi başı tüketimin 40 litre seviyesinde olduğu tahmin edilmektedir. Kişi başı tüketimimizi artırmamız gerekiyor. Öte yandan ülkemizde süt sanayicilerimizin toplayarak işlediği ve pazarladığı sütten daha fazlası kayıt dışı olarak pazarlanmaktadır. Ülkemizde üretilen sütün maalesef ancak %47’sini sanayide işliyoruz. Kalan kısım tamamen kayıt dışı olarak, sokak sütü, açıkta satılan peynir, tereyağı vb. formunda tüketiciye ulaşıyor. Denetimsiz olarak tüketicinin sofralarına ulaşan ürünler sağlık açısından son derece riskli. Kayıt dışı ve denetimsiz olarak tüketiciye ulaşan süt ve süt ürünlerinin doğal ya da organik adı altında pazarlanması her şeyden önce kamu sağlığı açısından büyük tehdit.
Süt ve süt ürünleri ihracat rakamlarımızı değerlendirecek olursak; Ülkemiz özellikle Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Körfez Bölgesi başta olmak üzere Amerika kıtasından Uzak Doğu ülkelerine kadar oldukça geniş bir coğrafyaya süt ve süt ürünleri ihraç etmektedir. Bugün sektörümüz 100’den fazla ülkeye süt ürünü ihracatı yapmaktadır. 2021 rakamlarına göre toplam süt ürünü ihracat değerimiz ilk defa 500 milyon doların üzerine çıktı. Son 10 yıldaki ihracat artışımız ise %128 seviyesindedir. Türkiye dünyada peynir altı suyu ürünlerinde en büyük 4., yağsız süttozu ve peynirde en büyük 6., laktoz ihracatında ise 7. en büyük ihracatçı ülke konumunda yer alıyor.
Başta süttozu ve peynir altı suyu ürünleri olmak üzere süt sanayicilerimizin geçtiğimiz yıl Çin’e 50 milyon doların üzerinde değere sahip ihracat yaptılar. Bilindiği üzere Çin dünyanın süt ve süt ürünlerinde en büyük ithalatçı ülkelerinden birisidir. Ülke olarak bu denli büyük bir pazarda yer almak sektörümüz için oldukça önemli. Ancak bu yıl Çin pazarına yapılan süt ürünleri ihracatında ağırlıklı olarak fiyatlardan kaynaklı bir düşüş görüyoruz. Buradaki kaybı başta Cezayir ve Mısır olmak üzere Kuzey Afrika bölgesi ile ABD ve Avrupa’ya yapılan ihracat artışıyla dengelemiş durumdayız.
ASÜD olarak sanayi kesiminin temsilcisi olduğumuz Ulusal Süt Konseyinin süt fiyatları ile ilgili olarak en asli görevlerinden biri belirli dönemlerde çiğ sütün üretim maliyetini hesaplamaktır. Konsey başta yem fiyatları olmak üzere sürekli bir piyasa takibi yaparak üreticilerimizin maliyetlerini hesaplamaya çalışıyor. Bu maliyetler ışığında ise belirli dönemler için çiğ sütte bir tavsiye fiyat ortaya koyar.
Süt yemi son 3 yıl içinde 4 kattan fazla arttı. Özellikle son bir yılda kurdaki hareketlere ve Rusya-Ukrayna arasındaki gerilime bağlı olarak yem fiyatları önemli ölçüde artmış durumda. Benzer artışlar kaba yem tarafında da var. Öte yanda enerji ve petrol fiyatlarındaki artış da çiğ süt üretim maliyetini etkileyen diğer önemli unsurlar. Bunun bir sonucu olarak üretimde sürdürülebilirliği sağlamak, üreticilerimizi artan maliyetlere karşı korumak adına Ulusal Süt Konseyi tarafından çiğ süt tavsiye fiyatı güncelleniyor. Dünya ortalamasın baktığımız zaman da benzer bir durum söz konusu. Almanya merkezli, Konsey olarak ülkemizi temsilen bizim de üyesi olduğumuz International Farm Comparison Network (IFCN) verilerine göre bu yıl dünya ortalama çiğ süt fiyatlarının %50’nin üzerinde arttığı dönemler yaşandı.
Ülkemizde yem fiyatlarındaki yükseklik, üretim maliyetlerindeki payına bağlı olarak üreticimizi en çok zorlayan unsur. Buna bağlı olarak çiğ süt fiyatında yaşanan artış doğası gereği raftaki ürüne yansıyor. Hiçbir aile, hiçbir çocuk sütten mahrum bırakılmamalı. Vatandaşlarımızın kaliteli, besleyici ve lezzetli ürünleri en erişilebilir fiyatlarla tüketebilmesi oldukça önemli. Süt üreticilerimizin maliyetlerindeki artış market raflarına pahalı ürün olarak yansıyor. Bu durumda sorunu kaynağında çözmek, kamu marifetiyle üreticilerimize sabit fiyattan yem temini gibi üreticilerimizin maliyetlerini düşürecek tedbirler alınması gerekiyor.