Prof. Dr. Y. Birol SAYGI
İstanbul Topkapı Üniversitesi
Rusya Federasyonu ve Ukrayna, dünyanın en önemli tarımsal emtia üreticileri arasındadır. Her iki ülke de ihraç edilebilir kaynakların genellikle birkaç ülkede yoğunlaştığı küresel pazarlara gıda maddeleri ve gübrelerin önde gelen tedarikçileri olup bu durum piyasaların şoklara ve oynaklığa karşı kırılganlığını artırmaktadır. 2021’de ya Rusya Federasyonu ya da Ukrayna ya da her ikisi, buğday, arpa, mısır, kolza tohumu ve kolza tohumu yağı, ayçiçeği ve yağında dünyanın ilk üç ihracatçısı arasında yer almıştır. Rusya Federasyonu ayrıca dünyanın en büyük azotlu gübre ihracatçısı olup ikinci lider potasyumlu gübre tedarikçisi ve üçüncü en büyük fosforlu gübre ihracatçısı olarak yer almıştır. Birçoğu En Az Gelişmiş Ülke (LDC) ve Düşük Gelirli Gıda Açığı Ülkesi (LIFDC) gruplarına giren çok sayıda gıda ve gübre ithal eden ülke, tüketim ihtiyaçlarını karşılamak için Ukrayna ve Rus gıda kaynaklarına güvenmekteydi. Bu ülkelerin çoğu, savaştan önce yüksek uluslararası gıda ve gübre fiyatlarının olumsuz etkileriyle zaten boğuşmaktaydı. İşgalin etkileri şu başlıklar altında toplanabilir;
Ticaret riski: Ukrayna’da mevcut savaş, mahsulün hasat edilip edilmeyeceği konusunda endişeleri artırmaktadır. Savaş, limanların kapanmasına ve yağlı tohum kırma operasyonlarının durmasına yol açarak ihracat pazarlarına yönelik ürünleri etkilemektedir. Bu durum Ukrayna’nın tahıl ve bitkisel yağ ihracatına zarar vermektedir. Ülkeye uygulanan ekonomik ve mali yaptırımlar göz önüne alındığında, Rusya’nın ihracat beklentileri de belirsizdir.
Fiyat riskleri: FAO’nun simülasyonları, iki ülkenin tahıl ve ayçiçeği tohumu ihracatındaki ani ve keskin düşüşün potansiyel etkilerini değerlendirmiştir. Simülasyonlar, bu eksikliklerin 2022/23 pazarlama sezonunda alternatif kaynaklarla ancak kısmen telafi edilebileceğini göstermektedir. Birçok ihracatçı ülkenin üretim ve sevkiyatları artırma kapasitesi, yüksek üretim ve girdi maliyetleri nedeniyle sınırlı olabilmektedir. Ortaya çıkan küresel arz açığı, uluslararası gıda ve yem fiyatlarını halihazırda yüksek olan başlangıç seviyelerinin %8 ila 22 arasında artırabileceği tahmin edilmektedir. Savaş, ham petrol fiyatlarının yüksekliği paralelinde iki ülkenin ihracatını 2022/23 sezonunun ötesinde sınırlamaya devam ederse, diğer ihracatçı ülkeler bu duruma tepki olarak üretimlerini artırsalar bile, daha yüksek çıktı fiyatları çerçevesinde küresel tahıl ve ayçiçeği tohumu pazarlarında önemli bir arz açığı beklenmektedir. Bu da küresel fiyatları temel seviyelerin oldukça üzerine çıkmasına neden olacaktır.
Lojistik riskler: Ukrayna’da aktif mücadele, iç ulaşım altyapısına ve limanlara, ayrıca depolama ve işleme altyapısına zarar vermiştir. Ayrıca, limanlarındaki tüm ticari nakliye operasyonlarının askıya alınmasına neden olmuştur. Modern yağlı tohum kırma tesislerinde askıya alınan operasyonları telafi etmek için limanlara ve daha küçük işleme tesislerine demiryolu, nehir veya karayolu taşımacılığı gibi sınırlı alternatif ulaşım araçları göz önüne alındığında, bu durum önemli endişeler doğurmaktadır. Karadeniz’e açılan gemiler için sigorta prim oranlarının artması veya sigorta sözleşmelerinin savaş kapsamına girmemesi, zaten yüksek olan deniz taşımacılığı maliyetlerini daha da kötüleştirmiş ve gıda ithalatı maliyetlerini artırmıştır.
Üretim riskleri: 2022/23 kış mahsulleri için üretim beklentileri olumlu olup ancak hem Ukrayna hem de Rusya Federasyonu’nda belirsizdir. Ukrayna’nın batı kesiminde, savaşın erişilebilir alanlardaki faaliyetleri bastırdığı ve savaş kalıntılarının tarımsal faaliyetleri engellemesine rağmen mısır, arpa ve ayçiçeği tohumu gibi bahar mahsulleri ektiği alanlardır. Tedarik zinciri darboğazları nedeniyle temel kamu hizmetlerinde yaşanan aksaklıklar ve yerel girdi kıtlığı da tarımsal faaliyetleri olumsuz etkilemiştir. Bahar bitkilerinin ekildiği alanların Ukrayna tarafından kontrol edilen topraklarda yaklaşık %20 oranında azaldığı tahmin edilmektedir. Ukrayna’da kışlık buğday hasadının temmuz ayı başlarında başlaması beklenmektedir. Savaş nedeniyle, 2022/23 sezonunda kışlık mahsullerin ekildiği alanların %20 ila 30’unun hasat edilmemesi muhtemeldir. Ülkede yakıtın mevcudiyeti, alanların ne kadarının hasat edilebileceğini ve mahsulün ne kadarının depolanabileceğini belirleyecektir.
Savaşın, Ukrayna’nın hayvan hastalıkları yükünü kontrol etme kabiliyetini etkilemesi, hayvan hastalıklarının, özellikle de Afrika domuz vebasının (ASF) Ukrayna içinde ve komşu ülkelerde yayılma riskini önemli ölçüde artırması muhtemeldir. Rusya Federasyonu’nda, topraktaki mahsullerde önemli bir bozulma beklenmemektedir. Ancak uluslararası yaptırımlar hem gıda hem de gübreyi kapsamamasına rağmen, ihracat kapasiteleri konusunda belirsizlikler bulunmaktadır. İhracat pazarlarındaki herhangi bir kayıp, çiftçi gelirlerini düşürebilir ve gelecekteki ekim kararlarını olumsuz etkileyebilir. Rusya Federasyonu’na uygulanan ekonomik yaptırımlar, özellikle tarım ilaçları ve tohumlar olmak üzere yüksek oranda bağımlı olduğu tarımsal girdilerin ithalatını aksatabilir. Bu, gelecekte daha az ekim, daha düşük verim ve daha düşük mahsul kalitesi ile sonuçlanabilir ve Rus tarım sektörünü ve küresel gıda tedarikini bir sonraki ekim sezonu için risklere maruz bırakabilir.
İnsani riskler: Savaş, Ukrayna’daki insani ihtiyaçları artırmaktadır. Ülkenin doğusunda sekiz yılı aşkın süredir devam eden savaş nedeniyle yerinden edilmiş veya yardıma ihtiyaç duyan milyonlarca insanın ihtiyaçlarını derinleştirecektir. Savaş, tarımsal üretimi doğrudan kısıtlayarak, ekonomik faaliyeti sınırlayarak ve fiyatları yükselterek, yerel nüfusun satın alma gücünü daha da azaltmış, bunun sonucunda gıda güvensizliği ve yetersiz beslenmede artışlar meydana gelmiştir. Yerinden edilmiş nüfusun sığınma aradığı Ukrayna’nın komşu ülkelerindeki insani ihtiyaçlar da önemli ölçüde arttırmıştır. 2021 yılında yapılan 2022 projeksiyonları, COVID-19 olgusu da dikkate alındığında 41 ülkede 181 milyona yakın insanın gıda krizi veya şiddetli gıda güvensizliği seviyeleriyle karşı karşıya kalabileceğini göstermekteydi. Bununla birlikte, bu analizlerin çoğu, Ukrayna’daki savaşın etkilerini dikkate almamış olup yerel gıda üretimine güçlü bir şekilde odaklanan hızlı ve sürekli insani yardım eylemi olmadan, küresel gıda güvenliği durumunun önemli ölçüde kötüleşeceği ifade edilmekteydi. Günümüzde bu projeksiyon yaşanmaktadır.
Savaş, Ukrayna ve Rusya Federasyonu’nun gıda ihracatında uzun süreli bir azalmaya yol açarsa, uluslararası gıda fiyatları üzerinde ek baskı oluşturacak ve ekonomik açıdan savunmasız ülkeler üzerinde zararlı etkiler yaratacaktır. FAO’nun simülasyonları, böyle bir senaryo altında, 2022/23’te küresel olarak yetersiz beslenen insan sayısının artabileceğini ve en belirgin artışların Asya-Pasifik’te, ardından Sahra altı Afrika’da ve ardından Doğu ve Kuzey Afrika’da gerçekleşebileceğini göstermektedir. Savaş devam ederse, etkiler 2022/23’ün çok ötesine geçecektir.
Enerji riskleri: Rusya Federasyonu, küresel enerji pazarında kilit bir oyuncudur. Savaşa eşlik eden enerji fiyatlarındaki keskin artış, özellikle gelişmiş bölgelerde enerji yoğun bir sektör olduğu için tarımı etkilemektedir. Tarım, doğrudan yakıt, gaz ve elektrik kullanımı yoluyla ve dolaylı olarak da gübreler, böcek ilaçları gibi tarımsal kimyasallar yoluyla büyük miktarda enerji gerektirir. Savaş nedeniyle gübre ve diğer enerji yoğun ürünlerin fiyatlarının artmasıyla birlikte, toplam girdi fiyatlarının önemli ölçüde artması beklenmektedir. Bu girdilerin daha yüksek fiyatlara, daha yüksek üretim maliyetlerine ve nihayetinde daha yüksek gıda fiyatlarına dönüşecektir. Ayrıca, 2022/23 sezonunda daha düşük girdi kullanımına, verim ve hasatta düşüşe yol açabilir. Gelecek yıllarda daha fazla fiyat artışını riske atabilir ve küresel gıda güvenliğini tehdit edebilir. Yüksek enerji fiyatları aynı zamanda tarımsal hammaddeleri, özellikle mısır, şeker ve yağlı tohumlar/bitkisel yağlar, biyoenerji üretimi için daha pahalı hale getirir. Enerji piyasasının gıda piyasasına göre büyük olduğu düşünüldüğünde, bu durum gıda fiyatlarını enerji parite eşdeğerlerine kadar yükseltebilir.
Döviz kuru, borç ve büyüme riskleri: Ukrayna grivnası, Mart 2022’nin başlarında ABD doları (USD) karşısında rekor düşük bir seviyeye ulaşmıştır. Ukrayna’nın üretim kapasitesi ve altyapısında savaştan kaynaklanan zararların, kapsamı bu aşamada belirsiz kalmasına rağmen, çok yüksek kurtarma ve yeniden inşa maliyetleri gerekliliği beklenmektedir. Rusya Federasyonu’na uygulanan ekonomik yaptırımlar, Rus rublesi döviz kurunda da önemli dalgalanmalara yol açmıştır. Rublenin başlıca para birimleri karşısında başlangıçtaki keskin bir şekilde değer kaybetmesini, ocak ayından bu yana ABD doları karşısında %40’a varan kayda değer bir yükseliş izledi ve bu da Rusya’nın tarım ürünleri ihracatını daha az rekabetçi hale getirmiştir.
Politika tavsiyeleri ve teklifleri: Ukrayna’yı ve savunmasız insanlarını desteklemek esastır. Savaşın gıda ve tarım sektörleri üzerindeki zararlı etkisini önlemek veya sınırlamak için gıda ve gübrede uluslararası ticareti açık tutmak için her türlü çaba gösterilmelidir. Tedarik zincirleri, duran mahsulleri, çiftlik hayvanlarını, gıda işleme altyapısını ve tüm lojistik sistemleri korumak da dahil olmak üzere tam olarak çalışır durumda tutulmalıdır. Ukrayna ve Rusya Federasyonu’ndan gıda ithalatına bağımlı olan ülkeler, gıda ihtiyaçları için savaş kaynaklı şokları absorbe etmek ve dirençli kalmak için alternatif ihracat tedarikçileri bulmaları önemlidir. Ayrıca mevcut gıda stoklarını kullanmalı ve yerli üretim üslerinin çeşitliliğini artırmalıdırlar.
Akut gıda güvensizliği yaşayan insanların en az üçte ikisinin tarıma dayalı geçim kaynaklarına dayanan kırsal nüfus olduğunu kabul ederek hem Ukrayna’da hem de küresel olarak insani müdahaleler, yerel olarak yetiştirilen besleyici gıda üretimini artıran ve tarımı daha dayanıklı hale getiren eylemlere öncelik vermelidir. Savaşın savunmasız grupların gıda güvenliği üzerindeki etkisi, zorlukları hafifletmek ve hızlı bir iyileşmeyi teşvik etmek için zamanında ve iyi hedeflenmiş sosyal koruma müdahalelerini gerektirmektedir.
Savaştan kaynaklanan kesintilerden etkilenen ülkeler, benimsedikleri ticaretle ilgili önlemlerin, özellikle uzun vadede uluslararası pazarlar üzerindeki potansiyel zarar verici etkilerini dikkatli bir şekilde değerlendirmelidir. Özellikle ihracat kısıtlamalarından kaçınılmalıdır. Kısıtlamalar, fiyat oynaklığını artırır ve küresel piyasaların tampon kapasitesini sınırlayarak orta vadede olumsuz etkileri yaşanır. Verimliliği artırmak için iki politika tavsiyesi büyük önem taşımaktadır;
- Öncelikle gübre kullanımındaki israfı azaltmak ve etkinliğini artırmak için detaylı toprak haritaları geliştirilmeli ve teknoloji kullanılarak gübre verimliliği artırılmalıdır. Bu yaklaşım, diğer ülkelerden öğrenilen dersleri takip ederek, en savunmasız ülkelerin gübrelerini verimli kullanmalarını destekleyecektir.
- Küresel olarak gıda kaybı ve israfı azaltılmalıdır. Halihazırda yüksek miktarda gıda kaybı ve israfı yılda yaklaşık 1,26 milyar insanı besleyebilir ve çevre üzerinde çok büyük bir olumsuz etki ortadan kaldırılabilir.
Tarımsal emtia piyasaları belirsizlik altındayken ve uluslararası piyasaların işlemeye devam etmesini ve gıda ve tarım ürünleri ticaretinin sorunsuz bir şekilde akmasını sağlamak için aksaklıkların en aza indirilmesi gerektiğinde kilit rol oynadıkları için, küresel düzeyde piyasa şeffaflığı ve politika diyaloğu mutlaka güçlendirilmelidir.
Bitkisel yağ pazarına genel bakış
“Avrupa’nın ekmek sepeti” olarak bilinen Ukrayna, dünya çapında kullanılan pek çok tahıl ve bitkisel yağın önemli bir üreticisidir. Ukrayna tek başına dünya mısır ihracatının %14’ünden, arpa ihracatının %15’inden, ayçiçeği bazlı sebze ihracatının %51’inden ve kolza yağı ihracatının %14’ünden sorumludur. Ukrayna dünyanın en büyük Ayçiçek yağı ihracatçısıdır. Kriz bitkisel yağ fiyatlarını önemli ölçüde yükseltmiş olup ayrıca dünya çapında arzı daha da kısıtlayan ve fiyatları yükselten ticaret politikası tepkilerini tetiklemiştir. Bitkisel yağlar, dünya çapında diyetlerde önemli bir öğedir ve günlük kalorili gıda arzının yaklaşık %10’unu (kişi başına günlük 300 kcal) oluşturan temel bir yağ kaynağıdır ve bu da onları tahıllardan sonra en önemli ikinci gıda grubu yapmaktadır. Bitkisel yağlar aynı zamanda omega-3 ve omega-6 yağ asitleri ile E ve K vitaminlerinin besin kaynağıdır. Bitkisel yağlar, özellikle daha pahalı tereyağı veya diğer hayvansal yağlara geçemeyen yoksul tüketiciler için vazgeçilmez bir yemek malzemesidir.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden kaynaklanan küresel mahsul piyasalarındaki şok dalgaları günümüzde raflara yayılmıştır. Türkiye’de Ayçiçek yağı ana yemeklik yağ olup gıda harcamalarının önemli bir bileşenidir. Yakın vadede, dünya piyasalarında gıda fiyatlarının tüm belirsizliğin ortasında daha da yükselmesi beklenmektedir. Bu da küresel gıda güvensizliğine katkıda bulunacaktır. Ukrayna ve Rusya birlikte küresel Ayçiçek yağı ihracatının yaklaşık dörtte üçünü oluşturmaktadır. Resmi verilere göre, Türkiye’nin bitkisel yağ ithalatı 2021’de 1 milyar doları aşmıştır. Ayçiçek yağı, işgal gününden bu yana %40’ı aşan fiyat artışı ile doğrudan etkilenmiştir. Küresel gıda pazarında, bitkisel yağlar yaklaşık %13 pay alırken, Ukrayna ise dünya ticaretinin yaklaşık %50’sini ve Rusya ise %25’ini oluşturmaktadır. Bitkisel yağlar çok az işlem gerektirdiğinden veya hiç işlem gerektirmediğinden, tüketicilere yüksek fiyatlar çoktan iletilmiş olup bazı perakende satış sıkıntıları gözlemlenmektedir.
Ülkelerin dörtte üçü iç ihtiyaçlarının en az yarısı için dünya pazarlarına bağımlıdır. Sonuç olarak, çoğu ülke, daha az ticareti yapılan ve birçok ülkenin nispeten kendi kendine yeterli olduğu tahıllara kıyasla bitkisel yağ ihracat şoklarına daha fazla maruz kalmaktadır. Palm yağı (%58), soya fasulyesi yağı (%14), Ayçiçek yağı (%13) ve kolza yağı (kanola) yağı (%7) 2019 ve 2021 yılları arasında dünya piyasalarında ticareti yapılan bitkisel yağların ortalama %92’sini oluşturmaktadır. Kalan %8, zeytinyağı, pamuk tohumu yağı, yerfıstığı yağı, aspir yağı ve palm yağı gibi çeşitli, yerel olarak önemli yağları içermektedir.
Endonezya ve Malezya, 2019-2021 döneminde toplam palm yağı ihracatının %92’sini oluşturdu. Başlıca soya fasulyesi yağı ihracatçıları arasında Arjantin (dönemdeki küresel ihracatın %46’sı), Brezilya (%10), Avrupa Birliği (%8) ve Amerika Birleşik Devletleri (%8) bulunmaktadır. Kanada, %58 ile kolza yağı (kanola) yağının en büyük ihracatçısıdır, ancak Rusya (%13), AB (%8) ve Beyaz Rusya (%7) da önemli ihracatçılardır.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden önce, çeşitli faktörler nedeniyle küresel bitkisel yağ arzı daralmıştı. Güney Amerika’daki kuraklık, özellikle en büyük üreticisi Brezilya için soya fasulyesi veriminde keskin bir düşüşe neden olmuştur. Sonuç olarak, Arjantin, Brezilya ve Paraguay’ın soya fasulyesi ihracatının geçen yılki seviyelere göre %5 oranında azalacağı ve bitkisel yağ ihracatının büyük ölçüde değişmeyeceği tahmin edilmektedir. Malezya palm üretimi, Aralık 2021’deki Tayfun Rai’nin etkileri ve devam eden akut işgücü kıtlıkları ve 2019’dan bu yana endüstrinin karşı karşıya kaldığı ve işçi hareketliliği üzerindeki COVID-19 kısıtlamaları ile artan diğer sorunlar nedeniyle düşmüştür. 2021/22 için kuraklıktan etkilenen Kanada kolza üretimi, ekim alanında %8’lik bir artışa rağmen, bir önceki yıla göre %35 düşmüştür. Sonuç olarak, Kanada’nın kolza ihracatının %50, kolza yağı ihracatının ise %20 oranında düştüğü tahmin edilmektedir.
İşgal sonrası bitkisel yağlar için, en ani küresel kesintiler Ayçiçek yağı ihracatında yaşanmıştır. Önemli pazarlar, toplam Ukrayna ihracatının %75’inden fazlasını oluşturan Hindistan, AB ve Çin’dir. Limanların kapanması, geçen yılki hasattan tipik olarak ihraç edilecek olan ayçiçek yağının kabaca yarısının ülkeye çıkışı engellenmiştir. Tek alternatif ise batıya Romanya veya Polonya üzerinden daha maliyetli rotalardır. İşleme tesisleri kesintiye uğramaya devam etmektedir. Ukrayna’nın ayçiçeği tarım alanlarının çoğu Dinyeper Nehri’nin doğusunda yer almakta olup Karadeniz’deki deniz ticaretinin bozulmasının ortak etkileri altında şu anda Rusya’nın ihracatının sınırlı olması ve Rus makamları tarafından bir ihracat kotasının uygulanması ve yaptırımların ticari işlemler üzerindeki etkileri bulunmaktadır.
Bitkisel yağlar lezzet ve farklı gıdalar için kullanımları bakımından farklılık gösterirler. Ancak birçok amaç için büyük ölçüde ikame edilebilir. Sonuç olarak, bitkisel yağ fiyatları birlikte hareket etme eğilimindedir. Yine de ikameler, alerji sorunları ve ulusal etiketleme gereklilikleri nedeniyle gıda üreticileri için baş ağrısı yaratabilir. Örneğin, Fransa kısa süre önce gıda üreticilerinin ürünlerinde Ayçiçek yağı ikame edebileceğini, ancak tüketicilere iki ay içinde herhangi bir tarif değişikliği konusunda temel bir gösterge vermeleri gerektiğini duyurmuştur. Sonunda, bu ayarlamalar, üretim maliyetlerini ve sonunda tüketiciler için fiyatları artırırken, üretim darboğazları ve bazı kıtlıklar yaratacaktır.
Küresel bitkisel yağ arzını ve fiyatlarını etkileyen bir diğer konu da son dönemde biyodizel kapasitesindeki artıştır. Büyük ölçüde yakıt tedariklerinde harmanlanmalarını zorunlu kılan düzenlemeler ve kullanımlarını teşvik eden sübvansiyonlar tarafından yönlendirilen biyodizel yakıtların üretimi, son 20 yılda 2003 yılında toplam bitkisel yağ kullanımının %1’inden az iken bugün yaklaşık %15’ine yükselmiştir. Başlıca programlar arasında ABD, Arjantin ve Brezilya (öncelikle soya fasulyesi yağı), Endonezya ve Malezya (palm yağı), AB ve Kanada (öncelikle kolza ve palm yağı) bulunmaktadır. Biyodizel zorunlulukları, küresel bitkisel yağ fiyatları üzerinde ek baskı oluşturmaktadır. Zorunluluklar nedeniyle, biyodizel üretimi için hammadde olarak bitkisel yağlara olan talep, fiyatlardaki değişikliklere oldukça tepkisizdir. Sonuç olarak, arz kısa olduğunda fiyat oynaklığı artma eğilimindedir.
Mevcut krizin ortasında, büyük bitkisel yağ ihracatçıları tarafından uygulanan ticaret kısıtlamaları, fiyat oynaklığını ve bununla birlikte dünya çapında gıda güvencesi olmayan hanelerin kırılganlığını artırdı. IFPRI’nin İhracat Kısıtlamaları İzleyicisine dayalı hesaplamalar, küresel pazarlarda ticareti yapılan bitkisel yağların yaklaşık %43’ünün bir tür ihracat kısıtlamasından etkilendiğini göstermektedir. Mart ayında palm yağına aşamalı bir ithalat vergisi uyguladıktan sonra Endonezya, 28 Nisan’dan itibaren ham ve rafine palm yağı ihracat yasağı ilan etmiştir. Bu yasağın ne kadar süreceği belli değil, ancak kısıtlamalar diğer ülkelerin ithalat ihtiyaçlarını daha da artıracak tüketim ihtiyaçlarını karşılamak için büyük ölçüde palm yağına bağımlı olan Hindistan ve Bangladeş gibi.
İhracat kısıtlamaları da soya fasulyesi yağı piyasasını bozdu. 13 Mart’ta Arjantin soya fasulyesi yağı ve küspesi ihracatını kısıtladı, ardından 31 Mart’ta rotayı değiştirerek ihracata izin verdi, ancak bu ürünler üzerindeki ihracat vergilerini %31’den %33’e yükseltti. Tüm bu faktörler, bitkisel yağ fiyatlarının rekor seviyelerde tutulmasına katkıda bulunmuştur.
Sonuçlar
Savaştan etkilenen diğer kilit ürünlerde olduğu gibi, daha yüksek fiyatlar tüketiciler, özellikle de zaten gıda güvencesizliği tehdidi altında olan en yoksul haneler üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olacaktır. Yüksek fiyatların ne kadar süreceği, barışın Ukrayna’ya ne kadar çabuk geri döndüğüne ve tarım ekonomisinin ne kadar sürede toparlanacağına bağlı olacaktır. Bununla birlikte, en iyi koşullar altında, fiyatların bu yıl boyunca ve 2023’e kadar yüksek kalması muhtemeldir. ABD’deki ekim niyetleriyle ilgili bir anket, ABD’li çiftçilerin bu yıl rekor düzeyde soya fasulyesi ekimi yapmayı planladığını göstermektedir.
Şu anda küresel olarak biyodizele dönüştürülen 31 milyon metrik ton bitkisel yağ, yılda 320 milyondan fazla insanı beslemek için eşdeğer miktarda kaloriyi temsil etmektedir. Bu nedenle, biyoyakıt yönergelerini askıya almak veya yönergeleri yenmeyen yağlar veya kullanılmış yemeklik yağlarla sınırlamak, piyasaya yenilebilir bitkisel yağların memnuniyetle karşılanmasını sağlayabilir. Ancak bu politikaların sahip olduğu güçlü siyasi destek göz önüne alındığında bunun gerçekleşmesi pek olası değildir. Benzer şekilde, ihracat kısıtlamaları, özellikle palm yağı gibi temel bitkisel yağlar için arz kıtlığını daha da kötüleştirmekle tehdit etmektedir. 2007/08 ve 2010/11’de görüldüğü gibi, bu tür kısıtlamalar fiyatlarda önemli artışlara katkıda bulunabilir. Endonezya’nın palm yağı ihracatı yasağı gibi kısıtlamaların yalnızca geçici olacağı ve diğer ülkelere yayılmayacağı umulmaktadır. Aksi takdirde, daha yüksek fiyatlar yalnızca dünyadaki yoksulların gıda güvenliği ve beslenme ihtiyaçlarını karşılamasını daha maliyetli hale getirecektir.