Günümüzde en iddialı iklim politikalarını ortaya kayan küresel aktör AB, diğer dünya ülkelerine de benzer seviyede iklim politikaları ortaya koymaları için liderlik ediyor. AB’nin Avrupa kıtasını 2050 yılına kadar ilk iklim nötr kıta haline getirmek amacı taşıyan Avrupa Yeşil Mutabakatı, yalnızca Avrupa’nın değil, tüm dünya ülkelerinin iklim politikalarını şekillendirmesinde rol oynayacak. Zira AB, üçüncü ülkelerden kaynaklanabilecek karbon kaçağını önlemek amacıyla ortaya koyduğu Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması ile diğer ülkelere benzer iklim politikalarını benimsemeleri dışında bir seçenek bırakmadı.
AB’nin lokomotif ülkesi Almanya, 1 Ocak 2023 tarihinde yürürlüğe koyduğu ‘‘Tedarik Zincirleri Özen Yükümlülüğü Yasası’’ ile çevre korumasını insancıl boyutlara taşıyarak kapsamı bir hayli genişletti. Mevcut yasanın, 1 Ocak 2024’ten itibaren kapsamının daha da genişletebileceği notu yeterliliğin sınırlarının ne kadar zorlandığına işaret ediyor.
Yasa, Almanya’daki şirketleri, yükümlülüklerini uygulayarak insan haklarına saygı göstermeye zorluyor. Bu yükümlülükler sadece şirketin kendisi için değil aynı zamanda kendi ticari faaliyetleri, sözleşmeli bir ortağın eylemleri ve diğer (dolaylı) tedarikçilerin eylemleri için de geçerli olacak. Bu da şirketlerin sorumluluğunun artık kendi fabrika kapılarında bitmediği ve tüm tedarik zinciri boyunca devam ettiği anlamına geliyor.
Yasanın korumayı ve önlemeyi hedeflediği temel konular, bizim aşina olduğumuz ancak zorlandığımız konular olarak dikkat çekiyor;
- Çocuk işçiliğine, zorla çalıştırmaya ve ayrımcılığa karşı koruma,
- Arazi gaspına karşı koruma,
- İş sağlığı ve güvenliği,
- Adil ücret hakkı,
- Sendika kurma hakkı,
- Çevre ihlallerine karşı koruma.
Haziran 2021’de onaylanan ve 1 Ocak 2023’te yürürlüğe giren yasa şimdilik sadece Almanya’da üç binden fazla çalışanı olan şirketler için geçerli ancak 2024 yılında itibaren binden fazla çalışanı olan şirketler için de geçerli olacak.
Yasanın uygulanabilmesi için şirketlerin tedarik zincirlerindeki riskleri belirlemesi, değerlendirmesi ve önceliklendirmesi öneriliyor. Daha sonrasında bu değerlendirme sürecinin ardından insan hakları ihlallerini ve çevreye verilen zararı önlemek veya en aza indirmek için önlemler olması gerektiği ifade ediliyor.
Şimdilik durumdan Almanya’da yaklaşık 900 şirket etkilenerek şirketlerin risk analizi yapması, risk yönetimi ve bir şikayet mekanizması oluşturması ve aldıkları önlemleri kamuya açık bir şekilde raporlaması gerekiyor.
Kurallara uyum Federal Ekonomi ve İhracat Kontrol Ofisinin (BAFA) yeni bir şubesi tarafından izlenecek ve şirketler tarafından sunulan zorunlu raporlarla denetimi gerçekleştirilerek. Yeni koşulları ihlal etmeleri halinde şirketler, 8 milyon Avro nakit para ya da yıllık küresel satışlarının yüzde 2’sine kadar para cezasına çarptırılabilecekler, ayrıca kamu ihalelerinden de dışlanabilecekler.
Avrupa Yeşil Mutabakatı, ‘‘2050 yılında net sera gazı emisyonlarının olmadığı ve ekonomik büyümenin kaynak kullanımından ayrıştığı, modern, kaynak verimli ve rekabetçi bir ekonomiye sahip, AB’yi adil ve müreffeh bir topluma dönüştürmeyi amaçlayan yeni bir büyüme stratejisidir’’ (European Commission 2019 Aralık) şeklinde tanımlanıyordu. İşte adil ve müreffeh toplum için bu yasayla şirketlerin küresel değer zincirinde insan haklarına ve çevreye saygı duyması için belirlenen kuralların sürdürülebilir ve sorumlu kurumsal davranışı teşvik etmesi amaçlanıyor.
Özet olarak; gelişmekte olan ülkelerin çevreye sahip çıkma, kirletmeme sorumluluklarının yanına ilaveten insan hakları gibi kapsamlı bir sorumluluk getiriliyor. AB bu konuya istinaden Şubat 2022’de küresel değer zincirlerinde insan hakları ve çevreye saygı paketini açıklamıştı.
Otomobil üreticisi Volkswage’in 40 bin, kimyasal madde üreticisi BASF’ın son ürünlerine katkıda bulunan yaklaşık 70 bin ayrı tedarikçi firması bulunduğu dikkate alındığında, yasa şimdilik Almanya ile sonraları AB ülkelerinin tamamı ile ticari ilişkide bulunan tüm dünya ülkelerini insan hakları konusunda, tabir yerinde ise terbiye etmeyi hedefliyor. Şirketler, sürdürülebilir bir ekonomide kilit rol oynuyor ve bu nedenle, şirketlerden çocuk işçiliği ve işçilerin sendika kurma hakkı gibi insan hakkı ihlallerine veya kirlilik gibi çevreye olumsuz etki edecek faaliyetleri belirlemeleri, önlemeleri ve sona erdirmeleri isteniyor. Böylelikle yeşil geçiş sürecine ve Avrupa insan haklarının korunmasına da katkı sağlanacak.
‘‘Tedarik Zincirleri Özen Yükümlülüğü Yasası’’ Almanya’nın Türkiye ile ticaretini nasıl etkileyecek? Türkiye’nin uluslararası ticari ve ekonomik ilişkilerinde Almanya hep ilk sıralarda yer alıyor. Türkiye’nin ihracatında birinci, ithalatında üçüncü sırada. Almanya’nın Türkiye’nin ihracatındaki payı yüzde 8.5, toplam ithalatındaki payı ise yüzde 6.5 düzeyinde bulunuyor. İkili ticaret hacmi 40 milyar Avro civarında. Türkiye’de 7 bin 800’den fazla Alman ya da Alman sermayeli Türk şirketi faaliyet gösteriyor.
Alman yetkililer, Almanya’daki şirketlerin bu yeni yasaya bağlı kalacaklarını ve Türkiye’deki tedarikçilerine yeni gereklilikleri karşılayıp karşılayamadıklarını soracaklarını belirtiyor. Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Thilo Pahl, Türkiye’nin iyi alt yapısı, iyi lojistik ve sanayi üsleriyle tedarik zincirindeki riskleri en aza indirmek konusunda diğer şirketlere alternatif olabileceğini vurgularken, uluslararası ticarette yer almak istiyorsa kendisini daha fazla hazırlaması gerektiğini de belirtti.
Yeni yasa, Alman şirketleriyle iş yapan Türk firmalarının gereklilikleri yerine getirmesini, şikayet mekanizmaları kurmasını ve düzenli aralıklarla durum tespiti faaliyetlerini raporlamasını zorunlu kılıyor.
Bu gün tam üyelik görüşmeleri askıya alınmış olsa da, AB’ye tam üyelik hedefinin bir ekonomik ve siyasi birliğe katılmak üye olmak olarak değil, Türkiye’nin çağdaşlaşma projesinde bir aşama olarak görmek daha doğru olacaktır.
Necdet BUZBAŞ
TOBB Gıda Meclisi Başkanı
Kaynak: İKV Bülteni
1-15 Ocak 2023
AB Gündemi