Gıda güvenliği, birincil üretim aşamasından (bitkisel üretim, hasat, bakım, sulama, hayvan sağlığı, hayvanların aşılanması, tükettikleri yemlerin kontrolü ve nakliyatları vb.) tüketiciye ulaşana kadar tüm aşamaları kapsar. FAO’ya göre (Food and Agriculture Association of the United Nations: Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü) gıda güvenliği ‘’gıdalarda tüketicilerin sağlığına zarar verebilecek tehlikelerin bulunmaması veya kabul edilebilir düzeyde olması’’ anlamına gelmektedir. FAO’ya göre “gıda güvenliğinin tarımsal üretimden hasat, işleme, depolama, dağıtım, hazırlık ve tüketime kadar her aşamada besin zincirinin güvenli kalmasını sağlamada kritik bir rolü vardır’’ olarak bildirilmiştir.
7 Haziran’da küresel çapta kutlanılan Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Güvenliği Günü kutlamasının temelinde yatan ana fikir, tükettiğimiz gıdaların/yiyeceklerin güvenilir olmasını sağlamaktır. Bu amaçla WHO’nun (Dünya Sağlık Örgütü) 6 Haziran 2019 tarihli bildirgesinde ‘’her yıl dünyada yaklaşık 10 kişiden 1’i (tahminen 600 milyon kişi) hastalanmakta ve ayrıca bakteri, virüs, parazit veya kimyasal maddelerin tüketilmesi sonucu 400 bin kişi hayatını kaybetmektedir’’ deniyor. Aynı bildirgede, gıda kaynaklı hastalıkların ciddi bir iş gücü ve maddi kayba yol açtığı ve bu 420 bin ölümün tamamıyla önlenebilir olduğu bildirilmektedir.
Tüm tanımlamaları usulüne uygun yaptıysak şimdi bir de günümüze dönelim;
Sürdürülebilir kalkınma hedeflerinde 2030 yılında dünyadaki gıda güvencesizliği sorununun, yani açlık sorununun tamamen çözülmesi hedeflenmişken, Dünya Gıda Güvenliği ve Beslenme Durumu 2022 raporuna göre 2015 yılından bu yana her geçen gün bu hedeften uzaklaşıyoruz.
Raporun içindeki çarpıcı rakamlara göre 2015 yılından 2019 yılına kadar nispeten değişmeden kalan yetersiz beslenme yaygınlığı 2019 yılından 2020 yılına yaklaşık % 8.0’den % 9,3’e yükselmiş ve 2021 yılında ise prevelans yaklaşık % 9,8’e ulaşmış. Raporu hazırlayan bilim insanı grubu dünyada 702 ila 828 milyon insanın (sırasıyla dünya nüfusunun yüzde 8,9 ve 10,5’ine karşılık gelen) 2021’de gıda güvencesizliği ile yani açlıkla karşı karşıya kaldığını hesaplamış. Bu rakamlara göre dünya üzerindeki her on insandan biri açlıkla, biri de yetersiz beslenme sorunu ile karşı karşıya.
Rapor yıllardır üzerinde tartışılan, bilindik öneriler getiriyor. Gıda ve tarım alanındaki kamusal desteklerin yeniden düzenlenmesi ve artırılması, gıda alanında ülkeler arası ticari engellerin kaldırılması, besleyici gıdaların daha yaygın olarak erişilebilir ve uygun fiyatlı hale getirilmesi, sağlıklı diyetleri teşvik eden kamusal politikaların geliştirilmesi rapordaki başlıca öneriler…
Peki Gıda Güvenliğini oluşturan temel ilkeler nelerdir ?
- Bulunabilirlik: Yeterli miktarda uygun kaliteli gıdanın yerel üretim veya ithalat ile mevcut olması durumudur.
- Erişilebilirlik: Bireylerin besleyici gıdaya ulaşılabilmesi için yeterli satın alma gücüne sahip olunmasıdır.
- Yararlanma: Yeterli beslenme, temiz su, hijyen ve sağlık hizmetleri ile tüm fizyolojik ihtiyaçların karşılandığı sağlıklı beslenme durumudur
- İstikrar: Gıda güvenliğinin olması için nüfus, hane veya bireyin her zaman yeterli miktarda gıdaya ulaşabilmesi durumudur.
Gıdaya erişimi engelleyen bazı durumlar bulunmaktadır. Bunlar; ekonomik şoklar, iklim krizleri, mevsimsel gıda güvensizliği, çatışma ve güvensizlik, aşırı hava olayları, sağlık şokları, mahsul zararlıları, hayvan hastalıkları ve doğal afetlerdir. Gıda krizlerinin en önemli ilk sebebi çatışmalar ve güvensizlik; ikinci sebebi ise ekonomik şoklar ve aşırı hava olaylarıdır.
IPCC raporu iklim değişikliğine ilişkin hazırlanmış olan en kapsamlı raporlardan biri olarak insanlığı iklim değişikliğinin geri dönüşü olmayan etkilerine karşı uyarmakta ve bu değişikliğe yönelik önemli tedbirlerin alınması gerektiğini ifade etmektedir. Bu bağlamda en önemli konulardan biri karbon emisyonudur. Dünyadaki karbon emisyonunun üçte biri gıda sistemleri olan tarım, hayvancılık, gıda işlemesi, tedarik zinciri, gıda israfı gibi faaliyetlerden kaynaklanmaktadır. Üretilen gıdaların neredeyse %17’si israf edilmektedir.
Ayrıca Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın hazırladığı Gıda İsrafı Endeksi Raporu 2021’e göre küresel sera gazı emisyonunun neredeyse %10’una gıda israfı sebep olmaktadır. Yapılan gıda israfının %61’i son tüketici düzeyinde, %13’ü perakende düzeyinde, %26’sı ise üretim ve tedarik düzeyinde gerçekleşmektedir. Nüfus artışı ve şehirleşme gıda sistemleri üzerinde baskı oluşturmaktadır. Şehirleşme ve tarım arazilerinin amacına uygun kullanılmaması ile gıda talebi artmaktadır. Nüfus artışına bağlı olarak kaynakların yetersiz kalması da bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.
Gıda sistemlerinin atmosfere saldığı sera gazları ve iklim değişikliği, gıda sistemlerinin geleceğini tehdit etmektedir. Bu sebepler gıda sistemlerinin mevcut durumdan daha verimli ve sürdürülebilir hâle getirilmesini gerekli kılmaktadır.
Gıda üreticilerinin de öncü olması gereken ‘Küresel Gıda Güvenliği’ konusunda Palsgaard, bu konuda da üstüne düşenin fazlasını yapıyor. Bir gıda içeriği üreticisi olarak, üretim tesislerinde ve genelindeki operasyonları yönetme şeklinde gıda güvenliği çok önemli bir konu olmuştur ve olacaktır. Palsgaard, Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları oluşumlarının çok öncesinden beri sorumluluk ile hareket etmektedir. 1919 yılında kuruluşundan bu yana, en yüksek kalite standartlarını yaşatmak; üretim şekline, kullandığı hammaddelere ve istihdam ettiği insanlara özen göstermek DNA’sının bir parçası olmuştur.
Emülgatör ve stabilizatör sistemlerinin üretimi oldukça yoğun enerji gerektirmesine rağmen 2010 yılında, 2020 yılına kadar dünyadaki tüm üretim tesislerinde dünya çapında SIFIR KARBON AYAK İZİ elde etmek için iddialı bir hedef belirledi. Bunu 2018’de, programın iki yıl öncesinde başarmıştır. Bunun yanında 2019 yılında su kullanımında %9, bitmiş ürün kg başına enerji kullanımında %5 küresel azalma sağlamıştır.
Böyle örneklerin çoğalması ile çevreye, gıda güvenliğine, geleceğe, insan sağlığına saygılı üreticiler ve tüketiciler ile yukarıda belirttiğimiz ve giderek yaklaşan tehlikelere önlem almak hususunda herkesin omuzlarına sorumluluk yüklendiği çok açıktır.