Bu yazı, Koç Holding’in Tat Gıda’daki paylarını satışa çıkarıyor söylentilerinin basında yer alması üzerine yaşadığım duygu yüklü “Gıda Sanayinden Kopuşlar” infialinin bir sonucu olarak kaleme alınmıştır.
Koç Holding tarafından Kamuoyu Aydınlatma Platformu’na yapılan açıklamada, Tat Gıda hisselerinin satışının düşünüldüğü ve ön çalışmaların başlatıldığı teyit edilmiştir.
Tat Gıda’nın hisselerinin yüzde 44’ü Koç Holding’e, yüzde 10’u diğer Koç Holding şirketlerine, yüzde 5’i Japon Sumitamo Corporation ve Kargome Co’ya ait. Kalan yüzde 41’lik kısım ise halka açık olarak borsada işlem görmektedir.
“Her satıcının bir alıcısı vardır.” Anadolu deyişiyle bu satışın da potansiyel alıcıları arasında yurt içinden Oyak ve yurt dışından Kraft Heinz, Ajinomoto ve Olam International gibi küresel şirketlerin adı geçiyor. Campbell Soup Company, Canagra Brands, Del Monte Foods, Mc Cormick Company, Nestle ve Ünilever gibi diğer şirketler de potansiyel alıcılar arasında sıradakiler…
Ekonomik küreselleşme; dünya ekonomileri, kültürleri ve nüfusları arasında giderek artan mal, hizmet, teknoloji, yatırım, insan ve fikir akımlarını ifade etmek üzere kullanılan bir sözcüktür. Etkileri geniş kapsamlı, karmaşık ve siyaseten zorludur. Küreselleşmenin tarihi, aslında bir teknolojik değişim ve siyasi tercih hikayesidir.
Küreselleşmede ilk ayrışma 19. yüzyılda buharlı gemiler ve demiryollarının icadı ve yaygınlaşmasının, uzun mesafeli mal ticaretini mümkün kılmasıyla başlar. Tüketim ve üretim mekânsal olarak birbirinden kopar fakat sevkiyat kısıtının ortadan kalkması dünyayı düzleştirmeye yetmez. Üretim, sanayi bölgelerinde kümelenir; kuzey ülkeleri gelişir, güney ülkeleri geride kalır.
Küreselleşmenin ikinci ayrışması, yani üretimin sınır ötesi parçalanması, bilgi-iletişim teknolojilerinin devrimsel değişimlerinin sonucu 1990’larda meydana gelir. Bu süreçte gelişmiş ülkeler, ilk olarak üretimlerinin emek-yoğun kısımlarını emeğin ucuz olduğu gelişmekte olan ülkelere transfer eder. Böylelikle sadece işin kendisi değil, bilgi de yeni fabrikaların kurulduğu ülkelere aktarılır. Bilgi akışı sınır ötesi nitelik kazanır.
Bilgi-iletişim teknolojilerindeki gelişme sadece mallara değil, bilgiye de uluslararası hareketlilik kazandırınca ve dünya genelinde ekonomik etkinlik arttıkça gelir yükselecek, yoksulluk azalacak beklentisi ağırlık kazanır. Ancak başlangıçta bu tablo bazı canlı renkleri kullanmış olsa da sonunda soğuk renklerin ve karanlık nüansların hakim olduğu görünüm ortaya çıkar, beklenen olmaz.
Küreselleşmenin ikinci ayrışması olarak adlandırılan dönemde para, mal ve işgücü serbest dolaşımı esas alınmıştı. Para ve mal küresel serbest dolaşımında yeterli performans gerçekleştirmiş olmakla birlikte işgücü serbest dolaşımında kısıtlı ilerleme kaydedilebildi. Bunun nedeni gelişmiş ülkelerin seçilmiş üretimlerini gelişmekte olan ülkelere taşıyarak yerel işgücünü kullanıp ülkelerine düzensiz işgücü göçlerini önleme stratejileriydi. İlaveten herhangi bir yatırım transferi yapılmaksızın kendi ülkeleri dışında özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki pazar olanaklarını da dikkate alarak o ülkelerdeki kurulu şirketleri ya tamamen satın alarak veya ortaklıklar yaparak know how transferine razı oldular. Böylelikle sonuçları itibariyle farklı durumlar ortaya çıkmış olsa da küreselleşmenin ekonomik olarak tasarlanan bir seçim olduğu tescilleniyordu.
Tüm dünyada küreselleşmenin hız kazanması ile; sayılabilecek birçok nedene bağlı olarak şirket satınalmaları, şirket birleşmeleri hiç olmadığı kadar uygulanır oldu.
Şirketler sürekli olarak değer yaratabilmek ve büyümek adına stratejik bir karar olarak bu yöntemleri araç olarak kullanıyor oldular. Böylelikle şirketlerin farklı coğrafyalara yayılmalarına da olanak sağlandı.
Şirket satınalma ve birleşmeleri genelde birlikte kullanılan kavramlar. Birleşme İngilizce “Merger” olarak satınalma ise “Acquisition” olarak M&A kısaltmasıyla ifade ediliyor. Ben ilaveten kamu varlıklarının hisse senedi ya da varlık satışıyla yapılan devir işlemini ‘özelleştirmeyi’ de buna eklemek isterim.
Net bir istatistiki veri bulunmasa da söz konusu şirket birleşme ve satınalma işlemlerinin büyük bir çoğunluğunun satınalma yani “ Acquisition “ olarak gerçekleştiği tahmin ediliyor. Birleşme yani “ merger “ işlemlerine daha az rastlanıyor.
Tat Konserve, Vehbi Koç’un 1950’li yılların başından itibaren hayal ettiği ve kurmak için çalıştığı bir girişimcilik örneğiydi. 1967 yılında kuruldu, Bursa Mustafakemalpaşa’da 1968’de temeli atıldı ve aynı yıl üretime başladı. Gecikmiş olsa da bir hayal gerçekleşmişti.
Yıllar itibariyle kuruluştaki gelişmeleri şöyle özetlemek mümkün;
– 1970 yılında üretilen 8 bin ton salçanın 6.100 tonu ihraç ediliyor. Böylelikle Vehbi Bey’in hayalini kurduğu ihracata dayalı tarımsal üretim hedefinin gerçekleştiği görülüyordu.
– 1980’li yıllarda yeni teknoloji, yeni makinelerin satın alınmasıyla ikinci bir üretim hattı ilavesi, iç ve dış piyasalarda istikrarlı satışlarla büyümenin devam etmesi.
-1990’lı yıllarda Avrupa’nın birinci, ABD’den sonra dünyada salça üreticisi ikinci büyük şirket olunması.
– 1993 yılında halka açılan şirket, 1997 yılında satın aldığı son teknoloji makineler ile ürün gamını zenginleştirdi.
– 2003 yılında Avrupa’da sadece Türkiye’de bulunan bir ambalaj teknolojisiyle Doğranmış Domates üretimine başladı.
– 2006 yılında İzmir Torbalı’da yeni bir fabrika açıldı, üretim kapasitesi artırıldı.
-2011 yılında kırktan fazla ülkeye ihracat yapan Tat Konserve, 15 Kasım 2013 tarihi itibariyle Tat Gıda Sanayi A.Ş. unvanını aldı. Koç Holding’in gıda ile ilgili diğer kuruluşları da bu unvan altında konsolide edildi. Türkiye’nin en büyük gıda şirketlerinden biri olarak yerini aldı.
Tat Gıda Sanayi A.Ş. bünyesindeki kuruluşlardan birisi Süt Endüstrisi Kurumu (SEK) idi. SEK 1963 yılında kurulmuş bir iktisadi devlet teşekkülü olup özelleştirme sonrasında 1997 yılında hisselerinin yüzde 68’i Koç Holding tarafından satın alınmıştı.
Koç Holding’den kamuoyuna yapılan “Şirketin uzun vadeli iş planları çerçevesinde ana faaliyet konusu olan ve şirketin toplam karlılığı içinde daha yüksek paya sahip olan salça ve konserve iş koluna odaklanılması gerekçesi” ile süt ve süt ürünleri iş kolundaki tüm varlıkları, 2021 başlarında CLA Süt ve Süt Ürünleri Gıda Sanayi Ticaret A.Ş.ye satıldı.
Koç Holding’in Tat Gıda’daki paylarını satışa çıkarması, şirketin stratejik kararları ve portföy yönetimi konularındaki adımların bir parçası olarak değerlendiriliyor desek de bu tutum iki yıl önceki SEK Satış Operasyonunda kamuya yapılan bilgilendirme ile nasıl izah edilebilir. Yaşanan bu iki yılda Tat Gıda’da dikkat çeken tek olumsuz gösterge 2022 yılının ilk üç ayı ile 2023’ün ilk üç ayı kıyaslamasında ihracatındaki yüzde 18’lik azalmadır ( Nasıl Bir Ekonomi Mart 2023).
Günümüzde tanıklık ettiğimiz küreselleşmenin üçüncü ayrışmasında şirket satınalmaları artık sıradanlaşmıştır. Şirket satışları, sektör değiştirmeler bu sıradanlığın bir parçasıdır. Ancak şirketlerin değerleri listesinde kurucularının sahiplendiği, vizyon ortaya koyduğu girişimcilik örneklerini korumak, kollamak ve yaşatmak sonraki nesillerin görevidir.
Tat Gıda, Vehbi Bey’in 1950’li yıllarda hayal ettiği ve sonraları gerçekleştirdiği vizyonuydu. Özellikle tarıma dayalı Gıda Sanayinin yurt dışına ürün satması misyonunun gerçekleşmesi fazlasıyla memnuniyet oluşturmuştu. Yıllar içinde Vehbi Bey’in bu şirketine bağlılığı azalmamış aksine artarak devam etmiştir. Cengiz Solakoğlu’nun “Koç’ta 38 Yıl” adlı kitabından ufak bir alıntı ile girişimcinin örnek tutku ve hassasiyetini paylaşmak isterim.
“ Vehbi Koç her sene temmuz ayının ikinci haftası Erdek’te bulunan Pınar Oteli’ne arkadaşlarıyla gider, dinlenirdi. Temmuz ayının üçüncü cumartesi gününde Karacabey ve Mustafakemalpaşa’daki Tat fabrikalarını ziyaret eder, Tat Yönetim Kurulu’na başkanlık ederdi. Akşam da Pınar Oteli’nde birlikte tatil yaptığı arkadaşları fabrikaya gelir akşam yemeği yenirdi. Tabii bu akşam yemeklerinde Balıkesir ve civarının vali, kaymakam ve garnizon komutanları da bulunurdu. Vehbi Bey İstanbul’a döner dönmez Tat şirketine mektup yazarak, o gece yemek için ne masraf edildiğini sorar, bu masraf için kendisine fatura kesilip gönderilmesini ister ve şahsi hesabından bu bedeli anında öderdi. ( Örnek Bir Tavır, sayfa 122,123)
Nereden nereye ? Anlamakta güçlük çekiyorum. Kurucuların emek verdikleri ve belirli bir seviyeye getirdikleri şirketlerinden, yeterli çabayı göstermeden günlük stratejiler uğruna vazgeçmek olsa olsa kolaycılığın profesyonel bir ifadesi olabilir.
KAYNAK
Covid-19 ve Küreselleşmenin Geleceği
Ayça Tekin KORU
(Salgın Ekonomisi Sayfa, 87-93)
Necdet BUZBAŞ
TOBB Gıda Meclisi Başkanıp