Elli yıla yakındır Gıda Sanayinin içindeyim. Cumhuriyet’in 100 yılı içinde önemli sayılacak bir zaman dilimi. Bu birikimime rağmen Gıda Sanayinin tarihini yazacak bir iddia ile yola çıkamazdım. Bu tarihçilerin uzmanlık alanı, ayrı bir disiplin.
Özetle söyleyebilirim; “Cumhuriyet’in 100. Yılında Gıda Sanayinin 99 Yılı” adlı yapıt Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana geçen 99yıllık süreçte Gıda Sanayi’nin aktörlerini (girişimciler kastediliyor) ve faaliyetlerini ortaya koymaya, yaşananların sebep ve sonuç ilişkileri dikkate alınarak ülke ekonomisine etkilerini ve önemlerini hikaye etmeyi hedeflemiştir.
Hikaye kronolojik akışa göre yapılandırılırken bazı güçlükler de yaşanmıştır. Örneğin şirketlerin kuruluş tarihlerindeki sıkça rastlanan tutarsızlıklar. Kuruluş tarihi olarak kimi tescil belgesindeki tarihi, kimi fabrikanın inşaata başlama, kimi de üretime başlama tarihini kullanmış. Kuruluş tarihi ile üretime başlama tarihi arasında altı yıllık fark olan kuruluşa bile, istisna olsa da rastlanılmıştır. Okuyuculardan beklentim, hoşgörülerine sığınarak bu tip olumsuzluklara takılmadan şirketin varlığına ve misyonuna yoğunlaşmaları.
Kronolojik akıştan söz ederken, kitabın adında yer alan “99 yılı” na da takılanlar olabilir. Eğer bunu “100 yılı” şeklinde adlandırsa idim, 2023 yılı gelişmelerine de yer vermem gerekecek, kitap zorunlu olarak 2024 yılında yayınlanacaktı. İstedim ki kitap 29 Ekim 2023 Cumhuriyet Bayramında okuyucu ile buluşsun, bu tarihî görevimle de gurur duyuyorum.
Önemli bir husus, kitabın içerik olarak sadece Gıda Sanayine tahsis edilmiş olmasıdır. Avrupa’da dahi Sanayi Devrimi’ne kadar Gıda ve tarım sektörleri birlikte değerlendiriliyordu. Evsel ekonomi ağırlıklı, herkes yaşadığı köy ve kentte ihtiyaçlarını en yakın tarla veya bahçeden karşılıyor, geleneksel yöntemlerle işleyip tüketiyordu. Sanayi devrimiyle büyük kentlere giden insanlar bu olanaklardan yoksun kaldılar ancak başkalarının ürettiği gıdaları satın alacak gelire kavuşmuşlardı. İşte sanayileşmiş toplumların gıdaya olan ihtiyacı Gıda Sanayinin doğmasına neden oldu. Tarım kırsalda kalırken Gıda Sanayi, tüketim kentlerine yakın yapılanmaya özen gösterdi. Ülkemizde de 1950’li yıllara kadar Gıda Sanayi farklılaşamadı, tarım sektöründen ayrışamadı.
Kitabın içeriğinde yer bulamayan bir başka sektör de Gastronomi oldu. Gastronomi tarz ve yöntem olarak evsel üretimin dış mekanlara taşınmış şeklidir. Makine ve tesis kullanımı kısıtlı, raf ömrü bir öğünlük olması nedeniyle taşınırlığı belli bölge ile sınırlıdır.
Gıda Sanayi, imalat sanayinin en önemli alt sektörlerinden biridir. Makine ve tesis kullanılarak seri üretim esastır. Ürünlerin standart ve kalite kriterleri yasalarca belirlenir, denetlenir ve korunur. Ambalajlanmaları nedeniyle raf ömürleri uzun, coğrafi seyahat olanakları neredeyse kıtalararası büyüklüktedir.
Kitapta, sayıları 100’ü aşkın Gıda Sanayi girişimcisi yer alıyor. Kimi bir paragraf kimi birkaç sayfa. Kimi 99 yıllık bu yolda yorulmuş, kaybolmuş, kimi el değiştirmiş kimi de bugünlere cumhuriyetin bayrağını dalgalandırarak gelmiş…
Ama her biri bir misyon ile yola çıkmış, Gıda sektörüne adını yazdırmış. Onları yolundan eden bıkkınlıkları, yorgunlukları değil, ülkenin ekonomik performansındaki istikrarsızlıklar olmuş. Riskleri yüksek, kırılganlıkları bolca olan ve çoğu zaman belirsizliğin hakim olduğu ekonomik şartlarda hammadde tedariki, üretim, yatırım, satış ve pazarlama, ihracat kolay uğraşılar olmasa gerek.
Kitapta yer alan hikayelerden, yüz akımız olan iki markadan söz etmeden geçmek doğru olmaz. Ali Muhiddin Hacıbekir; geleneksel şekerleme sektörümüzün Kastamonu’dan kalkıp ABD’nin Kuruluşunun 400. Yılında ( 1893 yılında) Chicago’da düzenlenen fuara davet edilen 100 yıllık markalarımızdan. Lokumu Amerikalılara tanıtan Lokumun mucidi şekerlemeci. “Turkish Delight” olarak literatüre geçiyor. Hacıbekir bugün 5. Kuşağın yönetiminde misyonunu devam ettiriyor.
Bir diğeri Ülker Bisküvi ve Çikolata A.Ş. 1944 yılında İstanbul Eminönü’nde, II. Dünya Savaşı’nın yokluklarına rağmen küçük bir imalathanede günlük 200 kg bisküvi üretimiyle yola çıkış.
Bugün 25’i yurtdışında 46 fabrika, 75 bin çalışan ve 300’den fazla marka. 2007 yılında Godiva Çikolatanın satın alınmasıyla ABD pazarına, 2014 yılında United Biscuit’in satın alınmasıyla İngiltere pazarına giriş. Büyüyen ölçek ekonomisi ve maruf markaların işlevselliği ile bisküvide dünyada en büyük ikincilik, çikolatada en büyük yedincilik…
Kitabın içinde benzer birçok hikayelere rastlayabileceğiniz gibi belki bazı sayfalarda kendi kuruluşlarınızın hikayelerini de bulacaksınız.
Cumhuriyet’e çok şey borçlu olan Türk Gıda Sanayi tüm ekonomik çalkantılara rağmen gelişmesinden taviz vermemiş, teknolojik seviyesini her gün geliştirerek ısrarla yoluna devam etmiştir. Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında özellikle Gıda ve Beslenme Bakanlığının kurulması sektöre ayrı bir güç katacaktır.
Varlığımız, Cumhuriyet’e armağan olsun.
Necdet BUZBAŞ
“Cumhuriyet’in 100. Yılında
Gıda Sanayinin 99 Yılı” Yazarı