Prof. Dr. Remziye Yılmaz
Hacettepe Üniversitesi
Mühendislik Fakültesi, Gıda Mühendisliği Bölümü
Beytepe Kampüsü, 06800, Ankara.
remziye@hacettepe.edu.tr
Avrupa Birliği, yeni bir AB Komisyonu Yetkisi ve Çalışma Programı ile gelecek için biyoteknolojinin kilit rol oynadığı Avrupa stratejilerini ve hedeflerini gözden geçiriyor. Ursula von der Leyen’in 13 Eylül tarihli Avrupa Birliği’nin Durumu konuşmasında, ‘İnsanlar İçin Çalışan Bir Ekonomi‘ başlığı altında bir ‘AB Biyoteknoloji ve Biyoüretim Girişimi‘ duyurusu yapıldı. Avrupa’nın bu konuda iddialı olması ve özellikle 2022 Vilnius Bildirisi’nde vurgulanan biyoteknolojiye ilişkin küresel perspektifte yenilik ve değişikliklerin dikkate alınması gerektiği vurgulanıyor.
Açıklanan AB girişimi, biyoteknolojinin daha büyük bir tanınma ve hızlanma noktasının en son göstergesidir. Avrupa için Stratejik Teknolojiler Platformu (STEP) 2023 yılında, temiz, derin ve dijital teknolojinin yanı sıra biyoteknolojiye de öncelik verirken, AB Komisyonu biyoteknolojiyi “Avrupa için dört kritik teknolojiden biri” şeklinde listelemiştir. 2023’ün başlarında, İsveç Konsey Başkanlığı biyoekonomiye ilişkin sonuçları kabul etmiş ve İspanya Konsey Başkanlığı bitkilere yönelik “Yeni Genomik Teknikler” dosyasına öncelik vermiştir.
Bu ivmeyi temel alan 2023 Avrupa Endüstriyel Biyoteknoloji ve Biyoekonomi Forumu Rotterdam Bildirisi, Avrupa’nın küresel liderliğini, dayanıklılığını ve rekabetçiliğini desteklemek için biyoteknolojiye yönelik öncelikli bir yol sunmaktadır. Sürdürülebilir ve dirençli bir küresel Avrupa için Endüstriyel Biyoteknoloji fosil temelli bir ekonomiden yeşil ve rekabetçi bir biyoekonomiye geçişi kolaylaştıran önemli bir faktör olarak tanımlanıyor. Endüstriyel biyoteknoloji, yenilenebilir hammaddelerden biyobazlı ürünler yapmak için enzimleri, mikroorganizmaları ve canlı hücreleri kullanır. Bu, AB için gıda ve yem, kimya, ilaç, deterjanlar, kağıt ve kağıt hamuru, tekstil ve biyoenerji dahil olmak üzere birçok sektörü kapsamaktadır.
Endüstriyel biyoteknoloji sektöründe küresel bir teknoloji yarışının sürdüğü açıktır. Kazananlar çeşitli sektörlerde küresel üretim ve ticarete liderlik edecek gibi görünüyor. Ekonomileri daha rekabetçi, sürdürülebilir ve dayanıklı olanlar yenilenemeyen kaynaklara bağımlılıklarını azaltarak ve daha geniş bir yelpazedeki gıda ve yem üretim teknolojilerinden faydalanarak, stratejik özerkliklerini ve gıda arzı güvenliğini güçlendireceklerdir. Güçlü bilim ve araştırma tabanına ve yeni teknolojilerde liderliğe dair iddiaya ilişkin pek çok açıklama olmasına karşın, Avrupa artık bu iyi niyetlerden etki yaratmak ve rekabet gücünü güçlendirmek için acil uygulamalar yapmaya hazırlanıyor. AB, araştırma ve geliştirmeye yatırımları ve yeniliği teşvik eden düzenleyici bir ortamla birlikte biyoüretimi ölçeklendirmeye uğraşıyor.
Türkiye için yenilenmesi gereken bir yön: Biyoteknoloji
Hacettepe Üniversitesi Uluslararası Gıda Biyogüvenlik ve Biyoteknoloji Araştırma ve Yayım Merkezi (IFBBC) 2022 yılında gerçekleştirdiği Gıda Hukuku Yaz Okulu’nda gıda ve yem sektörü için var olan resmi düzenlemenin yenilenmesi gerektiği konusuna vurgu yapmıştı. Bu durum üç başlıkla pekiştirilebilir: 1) Düzenleme ve politikanın modernleştirilmesi; 2) Eğitim ve farkındalık ve 3) Yeniliğin finansmanı. Bu başlıklar için yürütülecek çalışmalar ülkemizin küresel konumunu belirleyecektir.
Bilim dünyasına önemli bir ivme kazandıran yeni genomik tekniklere ilişkin siyasi farkındalık son yıllarda ülkemizde de çok hızlı olmamakla birlikte artmaktadır. Bununla beraber, gıda ve yem bitkilerine yönelik genetik modifiye ürün çerçevesinin modernizasyonu gerekmektedir (Resim 1); çünkü bilime dayalı, pragmatik, geleceğe dönük ve düzenleyici bir çerçeveye kritik ve acil bir ihtiyaç vardır. Öte yandan genetik modifiye mikroorganizmaların (Resim 2) kullanımı biyoteknoloji ve biyoimalat sektörleri için daha fazla yeni ürünler ve süreçler sunmaktadır. Bu nedenle resmi düzenlemenin etkinleştirilmesi, endüstriyel uygulamalar genelinde tutarlı, kapsayıcı politika çerçeveleri tarafından desteklenmelidir.
.
Eğitim ve farkındalık başlığı Türkiye için küresel bir perspektifin sağlanması açısından önemsenmelidir. Sürdürülebilirlik ve stratejik özerklik küresel anlamda çok konuşulan başlıklardır. Bu, kapasite ve becerilerin yerel temelinin geliştirilmesine bağlıdır. Türkiye küresel tedarik zincirleri ve stratejik lokasyonlardaki katma değerli ağlar içerisinde hayati bir rol oynamak istemektedir. Eğitim ve farkındalık, ülkemizin küresel tedarik zincirlerini beklenen standartlar ve eşitlik açısından güçlendirecektir.
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre ülkemizdeki biyoteknoloji sektörü araştırma, yenilik ve sürdürülebilir ekonomik büyümeye güçlü bir şekilde odaklanamamaktadır. Bu durum, belki, koordinatörlüğünü Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın yürüttüğü Dünya Bankası “Türkiye Yeşil Sanayi Projesi” kapsamında özel sektörün yeşil dönüşüme yönelik ürün veya süreç geliştirme faaliyetlerin desteklenmesi için TÜBİTAK çabası ile bir nebze aşılabilir. Ancak aynı zamanda küçük şirketlerde hibe ve özsermaye mekanizmalarının birleşimiyle büyümenin önündeki zorlukların da farkında olmak gerekir. Sürdürülebilir ve uzun vadeli biyoteknoloji sektörel büyümesine yönelik kritik ihtiyaç ortadadır. Yeni kurulacak şirketlerin ölçeğini büyütmek için Ar-Ge’den pazar erişimine kadar açık bir yatırım yolu gerektiği açıktır. Biyoteknoloji konusunda ortaya çıkan faydalarla birlikte, yenilikçiliği teşvik etmeli ve endüstriyel ölçekte uygulamaya yönelik yatırımları destekleme konusunda cesur ve ileri görüşlü olunmalıdır.