Gelenekselliğin çağdaşlaştırıldığı bir dünyadayız. Yerelde alışkın olduğumuz ürünlerin üretimini koruyabiliyorsak, toprağı, çiftçiyi anlamaya çalışıyorsak yereli yerinde kabul edebiliyorsak yerel düşünmeye başladık demektir.
Yereldeki ürünleri katma değerli ürünlere dönüştürüp uluslararası pazarlara taşıyabiliyorsak evrenseli yakalar, yenilikçi pazarlarda yer bulabilmeyi kolaylaştırırız.
Ülkemizin zengin bitkisel çeşitliliği çok katmanlı kültürlerin bir arada yaşaması ile ortaya çıkan ürünlerin globale taşınabilmesi ve markalaşması temel konu. Ancak globalin güçlü oyuncuları ile rekabet edebilmek için bir stratejik plan ve o planın da sürdürülebilir olması şart.
Zengin coğrafyamızın orijinal ürünlerinin coğrafi işaretlenmesi, coğrafi işaretin üretici tarafından tam algılanması öncelikli ele alınması gereken konuların başında geliyor. Yerelin korunması sadece kâğıt üzerinde değil, biyoçeşitliliğin korunması için gereken adımların atılması ile sağlanabilir. Bu da bize sofrada sürdürülebilirlik, gastronominin devamlılığı demektir. Gastronomik değeri olan ürünlerin işlenmesi ve pazara sunulması ise ayrı bir konu. Yeme içme sektöründe evrensele ulaşmak için güçlü olduğumuz yanlardan biri ihracatta önemli sektörlerinden dizi ve film alanında biz Türk Mutfağı’nı nasıl işleyebilir, hangi ürünleri nasıl pazara sunarız çalışmalarının yapılması bir bütünlük sağlanması gereklidir.
F İstanbul Fuarı’nda düzenlenen “Yerel Düşün Evrensel Davran& Gastronomide Etkili İletişim ve Sürdürülebilirlik” konulu panel Gıdatürk Dergisi, Genel Yayın Yönetmeni Aydan Kırışoğlu moderatörlüğünde gerçekleşirken;
Tanışık Danışmanlık şirketi kurucusu, bağımsız YK Üyesi, YÜCİTA üyesi ve önceki dönem Tarım Orman Bakan Yardımcımız Sayın Ayşe Ayşin Işıkgece;
Coğrafi işaretli ürünlerimizde denetimin ve tescilin önemine değinerek yerel üreticimizin de bilinçlendirilmesine dikkat çekti. Coğrafi işaretli ürünün tanıtılmasında özelliklerinin kriterlerini korumasının önemine değindi. İçinde bulunduğumuz coğrafyanın zenginliği ve biyoçeşitliliğin önemi konusunda sözü SPİ danışmanlık şirketi yönetici ortağı, biyolog, gastronomi uzmanı Sayın Sabriye Kocabalkan’a verdi.
Türkiye’de ilk ‘Gastronomi Dergisi’ni yayın hayatına kazandıran, gastronomide 36 ülke kültürüyle harmanladığı birikimleriyle biyoçeşitliliğin önemini anlatan Sabriye Kocabalkan, ülkemizde biyoçeşitliliğinin korunmasının önemini sofraya konulan tabakların istenilen nitelikleri koruyarak sürdürülebilir olması için olmazsa olmaz olduğunu anlattı. Ekosistem bir bütündür dedi.
Panel, Karadeniz mutfağının öncüsü değerli km taşı İstanbul Ticaret Borsası meclis üyesi ve Nalia Restoranlarının kurucusu Sayın Süleyman Tarakçı’nın engin birikimlerinden yola çıkarak değerlendirmelerinin yanı sıra Karadeniz mutfağı özelinde oluşturduğu ekosistemleri ve yerelde üreticiye verdiği desteğin kırsalda kazanç haline dönüşüm hikayesini anlatması ile devam etti. Tarakçı değerlendirmelerini şu sözlerle sürdürdü:
“Bölge mutfak kültürlerinin sürdürülebilirliği ve markalaşması içerdiği ürünlerin yerelde ata tohumu ile üretilmesi ile sağlanabilir.Rakamsal karşılığı büyük yatırımcı için cazip olmasada sürdürülebilir olması önemli.Gerek Kendi bölge ihtiyacını gerekse gastronomisi adına mikro ölçekteki üretimler yine sürdürülebilirliği statik bir yapıya taşır. Ayrıca yerelde sadece teşvik vermek yeterli olmuyor . Burada bir dizi eğitim ve denetim mekanizmalarının oluşturulması gerektiği gibi üretilen ürünlerin de öncelikle pazara indirme kanallarının oluşturulması gerekiyor bizim yaptığımız tespitte yerel üreticiyi korkutan en önemli konu ürettiğini satamama korkusu .Bu korkunun ortadan kalkması 58 olan sözleşmeli tarım yaş ortalamasını da aşağı çekecektir.”
Yöresel ürünlerimizde medyanın gücüne de değinen Tarakçı, çiftçimizin ve üreticilerimizin de itibarını yükselten, layık olduğu yerde konumlandırmamızın gerekliliğinden ve kırsala kazandırdıklarından da bahsetti.
Gastronomi camiamızın değerli öncülerinden İTO 17. Restoranlar komitesi başkanı ve TURYİD YK üyesi Sayın Ebru Korali geçtiğimiz aylarda ‘Globalgastroekonomi’ zirvesinde çarpıcı başlıklarla gastronominin sinema ve sanatla ilişkisinin önemine değinmişti. Sürdürülebilirlik için dünyaya ihraç edilen dizilerde Türk mutfağının işlenmesini ve Türk malı ürünlerin markalaşmasına etkisini ele aldı.
Reis Gıda Yönetim Kurulu Üyesi Işılay Reis Yorgun ise konuyla ilgili değerlendirmelerini şu sözlerle sürdürdü:
Gıdanın geleceği, yerel miraslarımızı koruyarak ve bu mirası evrensel işbirlikleriyle güçlendirerek şekillenmektedir. Yerel kültürümüzün ayrılmaz bir parçası olan geleneksel tariflerimizi ve üretim yöntemlerimizi muhafaza etmek, sürdürülebilir bir gelecek inşa etmenin anahtarlarından biridir. Gıda, beslenmenin ötesinde, kültürel kimliğimizin de bir yansımasıdır. Bu nedenle, yerel üreticilerimizin deneyim ve bilgilerini modern teknolojilerle bütünleştirerek hem yerel hem de global ölçekte değer yaratmamız şarttır.
Yerel üreticilerimizin zengin mirası, yenilikçilik ve sürdürülebilirlik anlayışıyla harmanlandığında, gıda endüstrisinde devrimsel değişimler yaratabilir. Evrensel işbirlikleri, bilgi ve teknoloji transferi aracılığıyla yerel üreticilerimizin kapasitelerini artırarak onları global pazarlarda rekabetçi kılar. Bu işbirlikleri aynı zamanda gıda güvenliğinin sağlanması ve iklim değişikliği gibi küresel sorunlarla mücadelede kritik bir rol oynamaktadır.
Sürdürülebilir tarım uygulamaları, yenilikçi üretim teknikleri ve bilinçli tüketici davranışları bu dönüşümde öne çıkmaktadır. Sürdürülebilir tarım, toprağın verimliliğini korurken su kaynaklarının etkin kullanımını teşvik eder ve biyolojik çeşitliliği destekler. Yenilikçi üretim teknikleri, verimliliği artırarak atık miktarını azaltır ve enerji verimliliğini sağlar. Bilinçli tüketici davranışları, sürdürülebilir ürünlere olan talebi artırarak çevresel ve sosyal sorumluluğu teşvik eder.
Gıdanın geleceği, yalnızca endüstri için değil, toplumlar ve gezegenimiz için de sürdürülebilir bir geleceği garantileme yolunda atılacak önemli adımlar içermektedir. Yerel miraslarımızı koruyarak ve evrensel işbirlikleriyle güçlendirerek, geleceğin sağlıklı, adil ve sürdürülebilir gıda sistemlerini birlikte inşa edebiliriz. Bu süreçte, eğitim ve farkındalık çalışmalarını yaygınlaştırmak, bizlere düşen en önemli görevlerden biridir. Üreticilerimizden tüketicilerimize kadar herkesin bilinçlenmesi, sağlıklı ve sürdürülebilir bir dünya bırakmak için büyük önem taşır.
Gıdanın geleceği ve güvencesi, sadece bizim için değil, çocuklarımız ve torunlarımız için de ne kadar önemli olduğunu bilerek başlamamız gerektiğini unutmamalıyız. “Üretimimizi sürdüremezsek, gıdamız da olmayacak.” Bu bilinçle, yerel değerlerimizi evrensel işbirlikleriylebuluşturarak, gıda sistemlerinde sürdürülebilir ve yenilikçi çözümler üretmeye devam etmeliyiz.
Gıda Türk Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Aydan Kırışoğlu ise tüm bunların ışığında multidisipliner bir yaklaşımla özel sektör, üniversite, sanayi, kamu ve yerel üreticinin bir bütün olarak hareket etmesiyle sürdürülebilirlik adına istikrarlı köprüler kurulmasının önemine değindi.