Anneler günü, babalar günü derken her günümüzü bir şeyler için adlandırmaya başladık. İlginçtir, eller ve temizliği konulu iki gün tahsis edilmiş. Belki de bu bir ilk.
15 Ekim Dünya El Yıkama Günü. İkincisi ise Dünya Sağlık Örgütü tarafından 2009 yılında bir elin beş parmağından yola çıkılarak belirlenen 5 Mayıs Dünya El Hijyeni günü. İlkinden farklı olarak tıbbi personel ve sağlık hizmetlerinde hijyenin önemine dikkat çekilmeye çalışılıyor.
Günümüzdeki sağlık kuruluşları ve hastanelerde sıkı kurallara bağlı olan el hijyeni, bugünlerde Korona virüs salgını nedeniyle gündemimizde zirve yapmasına karşın, öneminin farkındalığı 19 ncu yüzyıla kadar uzanıyor.
Macar kökenli Alman kadın doktoru Ignaz Semmelweis, çalıştığı hastanede pek çok kadının doğum veya düşük sonrası lohusalık humması adı verilen ateşli enfeksiyon hastalığından ölmesinin nedenini araştırdı ve kadınlara hastalığı, kadavralarla otopsiden çıkan ve elini dezenfekte etmeden muayeneye giren doktorlardan bulaştığı sonucuna ulaştı.
Çalıştığı hastanede el hijyeninin zorunlu hale getirilmesi sonrasında lohusa hummasından ölümler bıçak gibi kesildi ve Semmelweis ‘‘annelerin kurtarıcısı’’ olarak ün yaptı.
Günümüzde sağlık kuruluşlarında el hijyeninin öncüsü olarak kabul edilen Semmelweis, yaşadığı dönemde bu bulguyu kabul ettirmek için büyük uğraş vermek zorunda kalmış, özellikle meslektaşları tarafından epey hırpalanmıştır.
Bu yıl Korona virüs salgını nedeniyle yeniden hatırlanan el hijyeni, daha çok ellerin virüs ve bakterilerin yayılmasında en önemli aracı işlevi görmelerini engelleme amacına yönelik uygulama. Bulaşıcı hastalıkların yüzde 80 nine varan çoğunluğu eller yoluyla taşınıyor. Her gün milyonlarca mikropla temas eden ellerimizi baş ve boyun bölgemize sadece saatte 24 kez dokunuyoruz.
Sadece yüzümüze dokundurarak virüsleri kendimize bulaştırmakla kalmıyor, el sıkışarak ya da elimizdeki nesneyi başkalarına vermek yoluyla başkalarına da aktarıyoruz. Toplu taşıma araçları, kapı kolları, bilgisayar klavyeleri de mikropların en sevdiği barınma alanları arasında. Elimizden düşürmediğimiz cep telefonları da büyük tehlike barındırıyor.
Estonya’daki Tortu Üniversite’sinden araştırmacılar, 2017 yılında öğrencilerin cep telefonlarını mercek altına aldı ve akıllı telefonlar üzerinde 17 bini aşkın bakteriyel gen kopyasına rastladılar. Arizona Üniversitesi’nden bilim insanlarının yaptığı araştırma ise tehlikenin boyutunu daha açık bir şekilde ortaya koyuyor. Araştırma sonucu akıllı telefonların klozetlerden on kat daha fazla bakteri barındırdığını ortaya çıkardı.
Elleri doğru bir şekilde yıkamanın eldeki mikropların sayısını yüzde 99.9 oranında azalttığı biliniyor. Bunun için elleri 20-30 saniye sabunla yıkamak yeterli. Ancak Almanya’ da Heidelberg Üniversite’sinin yaptığı araştırma sadece yüzde 8 lik bir kesimin ellerini doğru bir şekilde yıkadığını gösteriyor. Araştırmaya katılanların yarısının ellerini daha kısa sürede yıkadığı görülmüş.
1980’li yılların başlangıcıydı, emekli olduğum gıda şirketinde mikrobiyoloji laboratuvarını kurmuş, başına Almanya’ da eğitim almış, doktoralı mikrobiyolog bir arkadaşı müdür olarak görevlendirmiştik.
Hijyen konusuna özel ilgim nedeniyle birçok konuda birlikte projeler ürettik. Bunlardan ilki kişisel hijyen ve el temizliği konusuydu, o yıllarda üretimde manuel (el işçiliği) işlemler ağırlıktaydı. Çalışanların ellerinden numuneler alıp mikrop yüklerini tespit etmek ile başladık. Çalışanlara el temizliğinin nasıl yapılacağını anlatan rehber hazırlığında süreye takıldık. O yıllarda bu bilgiler ya yok veya ulaşmak imkânsız idi. Kirli ellerden alınan numuneleri petri kutusuna ekip, farklı el yıkama süreleri deneyerek petrideki mikrop sayısını sıfırlayana dek devam ettik. Sonuçta ampirik sonuç olarak 30 saniyede karar kıldık.
Çalışanların uzun süre 30 saniye standardına uymakta zorlandıklarını gözlemledik, sonuçta başardık. Bu arada bir ayrıntıyı paylaşmakta yarar görüyorum. Doğal olarak 20-30 saniye kuralı normal kirlilikteki ellerin için geçerlidir. Bakım atölyesinden gelen bir çalışanın öncelikle ellerindeki kaba kirliliği, yağ tabakasını gidermesi takiben 20-30 saniyelik hijyenik el temizliğini yapması gerekir.
Etkin el temizliği gerçekleştirmek için; yüzük, kol saati varsa aksesuarlar çıkarılmalı, eller ovuşturularak parmak araları ve başparmak dipleri atlanmadan yıkanmalıdır. Tırnaklar kısa kesilmiş olmalı, yıkama esnasında avuç içlerine adeta kazıyacak şekilde sürtülerek temizlenmelidir.
Bilim insanları, sabun kullanıldığında ellerini yıkadığınız suyun sıcaklığının önemli olmadığını vurguluyor, ‘‘mikropları daha iyi öldürür’’ varsayımıyla sıcak suya yönelmek aksine cildi tahriş edip farklı sorunlar yaşanmasına neden olabiliyor. Derinin koruyucu tabakasının zarar görmemesi için sıcak suda ve PH değeri yüksek (alkali) sabunlardan kaçınmak, kuruluğa karşı zaman zaman elleri kremlemek önem taşıyor.
Elleri yıkamak gibi kurulamak da önemli Mikroorganizmalar nemli ortamlarda daha iyi tutunabiliyor ve üreyebiliyorlar. Elleri yıkadıktan sonra hemen kurulanması gerekiyor. Yapılan araştırmalar el kurulamada elektrikli cihazlardansa kağıt havlu ya da temiz bir kişisel havlunun daha etkili olduğunu ortaya koyuyor. Havluyla ovalanarak (silinerek değil !) kurutulan elde daha az mikrop kalıntısına rastlanıyor.
İş yeri, ofis, fabrika benzeri topluma açık yerlerde el hijyeni için kullanılacak tüm ekipmanların el teması olmadan (sensörler ile donanımlı) çalışır olması önemli bir ihtiyaçtır.
Unutmayalım, yapılan el temizliği fiziksel bir işlemdir. Bu nedenle kör nokta bırakmadan güçlüce ovuşturmak önem taşıyor, böylece mikroorganizmaları adeta kazıyarak su ve sabunla uzaklaştırıyoruz.
Ellerimizi hangi sıklıkla yıkamalıyız sorusuna yanıt, bireyin içinde bulunduğu ortam ve temas sıklığına bağlıdır diyebiliriz. Ancak burada çok önemli bir hususun altını çizmeliyim; iki temizlik arasında ellerinizi gözlerinize ağzınıza ve burnunuza dokundurmaktan kaçın.
Necdet Buzbaş
TÜGİS Yönetim Kurulu Başkanı