Hayvancılık sektörümüzde belirli aralıklarla sıkıntılar yaşanmakta; üretimde sürdürülebilirlik, et ve süt fiyatları, arz ve talep dengesi, ithalat sıklıkla gündem olmaktadır. Sorunlar dönemsel mi, yoksa hayvancılığın iktisadi dinamiklere uygun dizaynında bir yaklaşım farklılığı mı var?
Dünyada kırmızı et tüketen ülkelerin et tüketiminin önemli kısmının (tüketimin 60-70 aralığı) domuz etinden sağlandığı, bizde bunun karşılığının küçükbaş eti olduğu, şehirleşme ve tüketim alışkanlıklarının da değişmesi ile küçükbaş eti tüketiminde beklenen hedeflere ulaşılamadığı doğrudur. Bu konuda her dönem yeni hedefler konulmasına rağmen henüz arzu edilen seviyelere ulaşılamadı.
Diğer taraftan kırmızı et dış ticaretinde uluslararası piyasa derinliği de zayıftır. Besi materyali veya damızlık ithalatında, ithalat yapılabilecek ülke sayısı sınırlıdır, fiyatlar talebe bağlı olarak ve kur baskısı ile artmaktadır.
Bu çerçevede nüfusumuzun ihtiyaç duyduğu kırmızı eti ve sütü kendi yerel imkanlarımız ile üretmeliyiz. Gıda güvenliği ve fiyat istikrarı için bu husus kritiktir.
Tam da bu noktada hayvancılığı nasıl şekillendirmemiz gerektiği konusunu temel iktisadi dinamikleri etrafında yeniden gözden geçirme ihtiyacı vardır. Hayvancılığın iktisadi kurgusu yanında, kentleşme, kırsaldaki boşalma, karlılık riskleri, yem sorunları, mera ihtiyacı gibi faktörleri değerlendirebiliriz.
Sorunlarımızın neler olduğu ve çözüm yollarını doğru analiz edebilmek için tarım piyasalarının temel iktisadi dinamiklerinin iyi anlaşılması gerekir. Tarımın İktisadi ve sosyolojik dinamiklerine uygun altyapıyı kuran ülkeler tarımda da lider ülkelerdir. Nasıl mı?
Tarım ve hayvancılığın temel dinamiklerine baktığımızda;
*üretim süreci uzun zaman alan bir iktisadi faaliyettir. Örneğin buğday veya meyve yetiştiriyorsanız senede bir kez ürün alırsınız, hayvancılık yapıyorsanız doğan buzağınızı yaklaşık 1,5-2 yıl sonra kasaplık olarak kesime gönderirsiniz, süt için yetiştiriyorsanız da en az aynı süreye ihtiyaç duyarsınız.
Dolayısı ile tarım ve hayvancılık faaliyetinde nakit dönüşü uzun sürelidir ve finans ihtiyacından dolayı ürettiklerinizi satış baskısı yaşarsınız.
* üretimde risk ve belirsizlik vardır. Genelde açık fabrikada, iklimden, hastalıktan etkilenen alanlarda üretim yaptığınızdan neyi ne kadar üreteceğinizin garantisi yoktur. Kontrol edemediğiniz riskler vardır. Çok bol da üretebilirsiniz, ciddi kayıplar da yaşarsınız. Gelirde süreklilik riski sözkonusudur. Hayvanlarınız hastalıktan etkilenebilir, nihayetinde canlı yönetiyorsunuz.
*ürünlerin arzı kısa dönemli talebi ise uzun dönemlidir. Hububatı, meyveyi 1-2 ay içinde hasat edersiniz ancak tüketimi yıl boyudur. Arzı ötelemek, ürettiklerinizi depolayarak bekletmek zorundasınız. Bu da hasattan sonra ortalama 6 ay daha satışı ötelemek, ekimden veya dikimden itibaren ortalama 1,5 yıl sonra nakde dönebilmek demektir. Masraf yapmaya başladığınız süre ile nakit dönüşü arasındaki süreyi idare edecek finansal mekanizmalara ihtiyaç duyarsınız.
*istediğinizi üretip satmak yerine pazar için üretim yapılmalıdır. Bunun içinde Pazar gelişmelerine hakim olunmalıdır.
*talep esnekliği zayıftır. Çok ürettiğiniz ürünleri fiyatı ucuzlatarak tükettiremeyebilirsiniz.
*faaliyet alanı kırsaldır, imkanlarınız şehir hayatından ziyade kırsal alanlar olup aynı zamanda doğayı, çevreyi, suyu korumak gibi çok önemli sorumluluğunuz da vardır.
Böyle bir iktisadi işletmede; planlamaya, bilgi ve sermayeye, avans ve krediye, örgütlenmeye, depolamaya, sözleşmeli üretime, pazar entegrasyonuna, tarımsal faaliyetin aile işletme yöntemiyle yoğunlaşmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
Tarımda söz sahibi olan ülkelerde yukarıda sayılan temel altyapılar kurulmuş mudur? Evet.
Tarımda lider ülkelere baktığımızda;
*tarım bir aile işletme faaliyeti olarak yapılmaktadır. (dünyada 570 milyon tarımsal işletmenin 515 milyon adedi aile işletmesi, ABD’ de tarımsal işletmelerin % 98’i aile işletmesi, AB’de tarım sektöründe çalışan işgücünün %84’ü aile üyelerinden oluşuyor),
*üreticiler son derece örgütlüdür. (AB’de üretici örgütlerinin hububatta pazar payı %47, yine AB’de üretici birliklerinin tüketici hallerinde satış oranı %50, ABD badem ticaretinin %80’ini üretici birliği yapmakta),
*sözleşmeli üretim yaygındır. (ABD’de üretimin yaklaşık %40’ı, AB’de dana eti, tavuk eti, yumurtada %50 sözleşmeli üretim faaliyeti mevcuttur.),
*kırsaldan göç varsa da kırsaldan göçenlerin arazisi çiftçilik yapanlar tarafından kiralanıyor, araziler boş bırakılmıyor, ölçek büyüyor. (tarım arazilerinin AB’de %53’ü, ABD’de %40’i kiralık arazi),
Tarımda söz sahibi bütün ülkelerde tarım piyasalarının en önemli aktörü, piyasayı kontrol eden üreticidir. Çünkü tarımın iktisadı bunu gerektirir. Sanayici hiçbir zaman uzun dönemli hammadde ihtiyacını hasatta karşılamaz, depo ve finansman meselesidir. Tüccar, fiyat marjı görürse piyasada alım yapar. Bu durumda arzın yoğun olduğu hasat dönemlerinde, bolluk zamanlarında piyasayı yönetecek iki aktör kalır. üretici ve devlet.
Devlet ancak düzenleyici olmalıdır. Devletin çiftçiden çok ürün satınalması piyasanın işlemediğine, üretici altyapısının kurulamadığına işarettir.
Arzı öteleyecek, arz fazlasını stoklayacak, ürününü arz-talep dengesine bağlı iyi fiyata pazarlayacak mekanizma üreticinin kendisidir. Onun için gelişmiş ülkelerde yukarıda sıraladığımız temel altyapı kurulmuştur, üretici son derece örgütlüdür. Depolama, finans mekanizması sağlıklı işler. Uzun dönemli krediye erişebilir. Sözleşmeli üretimi yaygındır.
Hayvancılıkta başarılı olan bütün ülkelerde faaliyet; bir aile işletme modeli, bir kırsal işletme anlayışı ile yönetilir. Çoğu ülkede binlerce baş hayvanın aynı alanda beslendiği, şirketleşen, sektör dışı kitlenin faaliyetine dönüşen yaklaşımlara müsaade edilmez. Batıda görülen ‘Feedlots’ besi yerleri ise kesim öncesi hayvanların 90-110 gün yoğun karma yem ile beslendiği son evre alanlardır. Esas olan bundan önceki sürecin aile işletmeciliği yaklaşımı ile otun, çayırın, meranın bulunduğu kaba yem ağırlıklı besleme sürecidir. Aynı şekilde süt hayvancılığında da silajlık yem hammaddesinin yoğun olduğu bölgelere öbeklenme sözkonusudur.
Organize hayvancılık bölgesi yaklaşımları yine bu ülkelerde fazla rastlanan bir üretim yaklaşımı değildir. Zira organize hayvancılık bölgelerinde iki temel sorunla karşılaşılır. Birincisi; hayvancılığı yapacak olanın aile işletmeleri mi yoksa şehirlerde oturup uzaktan işgücü satınalarak faaliyet yürütenler olup olmadığı, ikincisi ise bu tür merkezlerde kapalı sistemle hayvancılık esas olduğu için kaba yem sıkıntısına bağlı olarak karma yem ile hayvanı beslemek zorunda kalınmasıdır.
Hayvancılık faaliyeti nakit dönüşü uzun dönemli tarımsal faaliyet ise; işletmecilik boyunca dışarı fazla gider yapmamak gerektiği aşikardır. Hayvan materyali işletmede yetiştirilip büyümeli, hayvanın yediği yem işletme sahasında üretilmeli, işgücü işletme sahibi olmalı ki iktisadi bir döngüde ilerleyebilsin ve finans ihtiyacı minimum olsun.
Ülkemiz hayvancılığında yaşanan sıkıntılarının temelinde; faaliyetin kırsal aile işletmesinden ziyade şehirlerin etrafında sektör dışı kitlenin, karma yem tüketimine dayalı, yeterince kaba yem üretecek sahası olmadan şekillenmesi önemli bir faktördür.
Köyler boşalmaktadır, kırsalda işgücü ve emek sorunu vardır. Gençler tarımsal faaliyetlere çok ilgi göstermemektedir. Küçük ölçekli aile işletmeleri iktisadi ölçeğe yeterince kavuşamadılar.
Hayvancılık bir yaşam tarzıdır. İşletme giderinin yaklaşık %70’lik kısmı yem maliyeti ise ot, çayır ve meradan bağımsız hayvancılık düşünülemez. Karma yeme dayalı hayvancılık; hububat, yağlı tohumlarda arz güvenliği sıkıntısı olan, ithalat yapan bizim gibi ülkeler için iktisadi olarak sürdürülemez.
Et ve süt fiyatlarında istikrar ve üretimde sürdürülebilirlik için kırsal odaklı hayvancılığa dönüş şarttır. Bunu sağlayabilmek için destekleme ve teşvik politikaları küçük ölçekli aile işletmelerini iktisadi ölçeğe kavuşturacak şekilde kurgulanmalıdır. Özellikle Doğu Anadolu başta olmak üzere ahırların ölçeğe uygun hayvan sayısı ve hayvan refahı için rehabilitasyonu şarttır. Şehirlerdeki kentsel dönüşüm benzeri kırsalda da hayvancılık altyapısının dönüşmesine yönelik ülkesel politikalar hayata geçirilmelidir.
*İsmail Kemaloğlu
İK Tarımüssü Uluslararası Danışmanlık