Türkiye’de ve dünyanın birçok ülkesinde yetişen zeytin çeşitleri, yok olma riskinin ortadan kaldırılması ve lezzetlerinin gelecek nesillere aktarılması için İzmir Zeytincilik Araştırma Enstitüsünce (ZAE) oluşturulan “ulusal” ve “uluslararası” arazi gen bankalarında muhafaza ediliyor.
Zeytincilik İstasyonu adıyla 1937’de kurulan, Tarım Bakanlığı’nın 1971 yılındaki kararı ile “Zeytincilik Araştırma Enstitüsü” adını alan merkez, Türkiye’deki zeytin çeşitlerinin korunması için çeşitli çalışmalar yapıyor ve ülkenin farklı yerlerindeki 92 çeşit zeytin ağacını İzmir Kemalpaşa’daki araştırma sahasında oluşturulan “Ulusal Arazi Zeytin Gen Bankası”nda muhafaza ediyor.
Enstitü, dünyadaki zeytin çeşitlerinin korunması için de Uluslararası Zeytin Konseyi’nin Dünya Zeytin Koleksiyonu Projesi kapsamında yine İzmir’de oluşturulan “Uluslararası Arazi Zeytin Gen Bankası”nda ise aralarında İspanya, Fas, Yunanistan, Fransa, Tunus, Cezayir, Şili, Irak, İran ve Suriye’nin de bulunduğu 15 ülkeden 250 zeytin çeşidini koruma altında tutuyor.
Gelecek nesillere aktarılacak
Zeytincilik Araştırma Enstitüsü Müdürü Ünal Kaya, zeytinin, dünyanın her yerinde tüketilen bir gıda olduğunu belirterek, Türkiye’nin, dünyadaki önemli zeytin ve zeytinyağı üreticilerinden biri olduğunu söyledi.
Bu lezzetin gelecek nesillere aktarılması ve korunması için enstitü olarak çalışmalarını sürdürdüklerini anlatan Kaya, bu kapsamda Türkiye’deki ve dünyadaki zeytin ağaçlarının korunması amacıyla “Ulusal Arazi Zeytin Gen Bankası” ile “Uluslararası Arazi Zeytin Gen Bankası”nı oluşturduklarını ifade etti.
Türkiye’nin 92 zeytin çeşidi Ulusal Arazi Gen Bankası’nda
Ünal Kaya, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının, gen kaynaklarının korunmasına büyük önem verdiğini, bu kapsamda da çalışmaların aralıksız devam ettiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Büyük bir gen havuzunun içerisinde olduğumuzu düşünürsek gen bankasındaki türlerin sayısının sürekli artması gerekiyor. Biz de son yıllarda yaptığımız saha incelemeleriyle yerli zeytin çeşidi sayısını 89’dan 92’ye çıkardık. Yani ülkemize 3 çeşit daha kazandırdık. Şu anda tescil aşamasında ve gözlem aşamasında olanlar var, bunlarla beraber sayının çok çok daha yukarıya çıkması yönünde beklentilerimiz var. Yaptığımız saha çalışmalarıyla ülkemizde yerelde kalmış, adı duyulmamış zeytin çeşitlerini tarım ilçe müdürlükleri ve önder çiftçiler vasıtasıyla bulup kayıt altına alıyoruz, tescil ettirerek gen bankamıza kazandırıyoruz.”
Dünya’daki üçüncü zeytin koleksiyonu İzmir’de
Kaya, Uluslararası Zeytin Konseyi’nin İspanya ve Fas’tan sonra 3’üncü Dünya Zeytin Koleksiyonu için 2012 yılında Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 5 ülkenin yarıştığını, yapılan değerlendirme sonrası zeytin koleksiyonunun İzmir’de kurulmasına karar verildiğini anımsattı.
Bu kararın ardından çalışmalara başladıklarını kaydeden Kaya, şu bilgileri verdi:
“Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının kurumumuza verdiği sonsuz destekle zeytin çeşitlerini kendi orijin bölgesinden alıp ülkemize getiriyor, köklendirmelerini yaparak sahaya aktarıyoruz. Şimdiye kadar 150 yabancı çeşidi biz arazi gen bankasına aktardık. 100 çeşidi de şu anda köklendiriyoruz yakın zamanda onları da arazi gen bankasına aktaracağız. Yurt dışından gelen zeytin çeşidi şu an için 250. İlerleyen yıllarda bu sayıyı 600-700’lere çıkararak tüm dünya zeytin çeşitlerini ülkemizde barındırmayı amaçlıyoruz. Projenin en büyük amacı, zeytin gen kaynaklarının bizden sonraki nesillere aktarılması. Sonuçta canlı bir doğada yaşıyoruz, hastalık, zararlı, kuraklık ihtimali var dolayısıyla bu çeşitlerin de belli bölgelerde koruma altına alınması gerekiyor. Bu anlamda da büyük bir projeye ev sahipliği yapıyoruz.”
Suriye’deki zeytin çeşitleri de koruma altında
Kaya, savaşın sürdüğü Suriye’deki zeytin çeşitlerinin korunmasına yönelik adımlar da attıklarını dile getirerek, şöyle konuştu:
“Dünya zeytin mirasında korumaya eş olarak da biz diğer bankalardan bitki transfer ederken öncelikli olarak Suriye çeşitlerini ele aldık. Fas’taki gen bankasında muhafaza edilen Suriye çeşitlerini getirip köklendirmesini yaptık. Çünkü oradaki olaylardan dolayı bu çeşitlerin koruma altına alınması gerekiyordu. İleride tekrar o bölgeye aktarım yapılabileceği düşüncesiyle koruma altına aldık. Talep edilmesi durumunda o bölgede saha çalışması ve genetik kaynakların korunması çalışması yapılabilir. Kurumumuz bunu yapabilecek güce sahiptir.”